29 Mart 2012 Perşembe

CANLI YAYIN


Yayınımız banttan değil, canlı… Hayatın tam içinden, tam ortasından bizlere doğru, her birimize ayrı ayrı ve aynı anda hepimize doğru… Taze, net ve somut… Bir an bile durmadan akış sürüyor. Onunla birlikte sürüklenmenin, sürünmenin ya da onu sürmenin seçimi bize ait… Yayını duyabiliyor musunuz?
Bu gün, dümeni onun bunun elinden devralmayı, rotamı belirlemeyi ve eleştiriler yağdırılan yoldan gitmeyi seçiyorum. Aykırılık tabiatıma mı işledi? Hayır… Aklım başıma yerleşti…
DÜN, ne olduysa oldu…
YARIN, ne getirecekse göreceğiz, zamanı gelince…
BUGÜN, tek gerçek ve hükmetmeyi becerebileceğim tek yayının yapıldığı yer…
Bugünü, bu anı yaşamayı seçiyorum.
Tek bir karar almıştım bir süre önce. Kararıma şaşıran oldu, kızan ve küfreden oldu, ağlayan oldu. Eleştiren, alay eden ve de önemsemeyenler oldu…
En büyük doğruyu o kararı alarak yapmışım meğerse…
Varlığımı; onun bunun etkisiyle, iyi ya da kötü düşüncesiyle şekillendirmekten kurtarmayı seçerek, bir kere “BEN” diyerek en doğru adımı atmışım.
Zaten gerisi gelecekmiş… “BEN” demek ayıptı, günahtı, bencillikti, düşüncesizlikti. Bize bunlar öğretilmişti. Yanlış öğretilmiş işte… Bu kadar basit…
Ben, hayatın canlı yayınından sesleniyorum… Hayatınıza, hayallerinize, kendinize, “BEN”liğinize karşı uykuda mısınız? Burada canlı bir gerçek var. Ve ben size canlı canlı bildiriyorum.
Sesinizi susturan birileri mi? Yoksa onlara izin vererek kendinizi aslında siz mi susturuyorsunuz?
Hadi gelin,  burada bir enerji var. Katılabilirsiniz…
Tuzum kuru değil… Hatta hüznün kollarında ayrılık dansları ediyorum şu sıralar. Herkesin kendi yoluna gidişini izlerken, herkesin aslında ne kadar yalnız olduğunu görüyorum. Acıyı evirdim çevirdim, ehlileştirdim belki de... Yarayı nasırlaştırdım, canlı sinirleri vura vura öldürdüm. Hatta dışardan yorumları duyunca anlıyorum, ne kadar da zorun içinde olduğumu. “Hele sen, nasıl da öğreniyorsun hayatı” diye acıyor birisi geçen gün… “Kimin? Berrak’ın mı? Çok da rahat bir hayatı olduğu söylenemez” diyor bir arkadaşım diğerine… Duyuyorum… Sağır değilim…
Ama içimde bir “BEN” keşfettim. O “BEN” ile barışıp hayatı çözümlemeye giriştim. Cesaret işi, kabul… Zor mu? Evet… Acı mı? Nasıl bakarsanız öyle…
Önceden kızdıklarım, küstüklerim, korktuklarım artık hep bir şey öğreneceğim kişiler. Öyle bakıyorum. İşte o zaman hayat, an be an gerçek oluyor. Yayını takip edip içine karışabiliyorum... % 100 mü? Yooook, öyle hemen olmuyor. Fifty fifty diyelim. Bazen öyle bazen böyle… Bir gün öyle, bir gün daha bir başka… Ama çalışmaya değer… Öyle keyifli ki…
Daha çok anlatacaklarım var. Kendi gözümden… Sizin gözünüzden... Başkalarının gözünden… Daha çok işimiz var.
Canlı yayında olmak, canlı olmak demek.
Yaşamak demek.
Yaşamak, güzel…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder