29 Mayıs 2014 Perşembe

“YUKARDA! TADİLAT VAR”…


Of be Mayıs, yordun beni… Geldiğin gibi değişim rüzgârıyla çarptın yüzüme… Tokat yemiş gibi kızaran yüzüm yetmedi, bir de kendimi habersiz çıkıp gelen misafirler gibi hazırlıksız yakalayan yeniliklere uyum sağlamaya çalışırken buldum. Duydum ki bu aralar herkes böyleymiş. Ne Mayıs yaptın 2014, başın ayrı sonun ayrı efsane…

23 Mayıs 2014 Cuma

CELLÂDINA ÂŞIK

Eskileri uğurlamak o kadar da kolay olmuyor. Ne kadar acı verse de vazgeçmek istemiyoruz alışkanlıklarımızdan, alıştıklarımızdan. Her gün canından bir parçayı koparıp alsa bile, iş yolları ayırmaya gelince daha çok can yakıyor. Kanser gibi… Kanserli hücre zarar da verse, benim parçam olmuş, bana yapışmış diyoruz. Sımsıkı sarılıp bırakmıyoruz, bizi yavaş yavaş öldüren şeyleri ya da insanları… Çünkü belirsizlik her zaman daha korkutucu…

21 Mayıs 2014 Çarşamba

MİLLİ YAS


Yüzyılın maden felaketine ev sahibi yapmakta oluşumuz onaylandı. En az üç gün milli yas ilan edilip de hayat ağırdan alıcı bir yavaşlığa büründüğünde, şarkılar bile durgunlaştı. Bir türlü kurtulamadığımız karalara boyanıverdik yine. Duvarlar, sayfalar, giysiler karardı. Empatik bir bilinçle sulandı gözler, çalkalandı duygular, yükseldi isyanlar. Üç gün oldu, beş gün oldu, sonuçta değişen ne var?

16 Mayıs 2014 Cuma

KÖMÜR KARASI


Ateş neden düştüğü yeri yakar? Kara kara dumanların içinde nefessiz kalıp boğulmak, harcımız mı oldu bizim? Kimileri bedeniyle kimileri de yüreğiyle büyük bedeller ödeyecek ve böylece bir adamın keyfi olacak, öyle mi? Tanrı bile böyle bir amaca niyetlenmemiştir… Vahşet diyelim, katliam diyelim, sınav diyelim, cehennem diyelim; koyulan isimden bağımsız olarak freni boşalmış tekerleklerimiz- aklı daha çok boşalmış şekilde - yokuştan uçuruma doğru savruluyor…

15 Mayıs 2014 Perşembe

KİRLİ OYUNLAR ÜLKESİ


Yerin dibinden cehennem ateşleri savrulup da tertemiz, incecik yürekleri olan çalışkan insanları yutuverirken, birileri hâlâ yerin dibine girmiyor. Alt ile üst kavramları yer mi değiştirdi, bu dünya ile öteki dünya birbirine mi karıştı? Yönetim pusulayı şaşırmış olmalı. Eskiden yüz kızartıcı suçlar vardı, şimdilerde suç rekoru kırılsa da yüzler hep ak - pak nedense…

14 Mayıs 2014 Çarşamba

TİTREYEN ÇİZGİ


Aradan yıllar geçip ilk çırpınışlar sona erdiğinde, kıymetinin artacağından emin olduğum paylaşımlar var hayatımızda. Size inanan birinin güç verici katkılarıyla zorluklar kolaylaşır birden bire. Anlaşılmanın insana verdiği şevk, huzur ve aynı zamanda heyecan paha biçilemezdir. İşte bu yüzden, gelecekte olacakların şimdiden “olmuş” gibi hissettirilmesi, insana en büyük “erken takdir” olur. Ve bu yüzden en kıymetli hediye, etiketsizken sevilmektir.

13 Mayıs 2014 Salı

AŞK ORADA ÖLDÜ


“Avlanmak istiyorum” dedi erkek.
“Bağlanmak istiyorum” dedi kadın.

İşte tam da orada büyük anlaşmazlıklar çıktı. Önce kadınla erkek arasında, sonra da kadınla kendisi arasında… Erkek çabuk doydu, alıştı ve bıkıp usanmakta gecikmedi. Keşfetmenin çekiciliğini hiç bir şeyde bulamadı, kadının cilvesinde bile. Dokunabildiği noktada da vazgeçti zaten. Hep başka, hep daha yeni hedefleri olmalıydı. Hayat rengârenkti, neden bir tek renge boyayacaktı bütün duvarlarını?

ADINI YETERİNCE KOYAMADIKLARIMIZ

İnsan hep elinde olmayanı istermiş. Avucunun içine alabildiği şeylerin kıymetini bilemezmiş. Hayalleri olanlar fazla uyuyamaz, hedeflerine ulaşmadan rahat edemezlermiş. Kaç kişinin hedefi mutlu ve kalabalık bir aile kurmak olabilirdi ki? Bana bunları yıllardır söyletenler mi yoksa bir evin sıcaklığını iş, kariyer, para ve yelken açmalara tercih edenler mi? Kiminin rutini, diğerinin duası olabiliyor işte…

8 Mayıs 2014 Perşembe

BİRİNCİ KESİK

Bugün öldürsem kendimi, arafta kalmaktan korkarım.
Yaptıklarımdan değil, yaşayamadıklarımdan pişmanlık duyardım.
Bir an için her şey gözden çıkarılabilir mi?
Ya da her şeye bir anda yeniden başlanabilir mi?

5 Mayıs 2014 Pazartesi

KATİLİN ELLERİ

En kötü ceza vicdandır. Suçu işleyen, acıyı yaratan, ortalığı kana bulayan kırılası ellerin cezasını yine kendisi verecektir. Bir yaşamı söndüren ateşi yakan eller, kendini de herkesten önce ateşe verecektir. Küçük Gizem’in hasta katilinin yaptığı gibi…

1 Mayıs 2014 Perşembe

İSYAN

Ben o çocuğun teninde kaybolup gittim bugün. Nefes alamaz oldum, hayata devam edemez oldum. Sözün, hayretin ve nefretin bittiği yerde olmalıyız. Şayet nefretin bile bir haysiyet barındırdığını sanıyorum. Bu “tanım dışı” bir şey olmalı…