13 Şubat 2012 Pazartesi

YENİDEN MAVİ OJE

Aylar önce sözlerimle dokunmuştum mavi ojeye… Bu kadar okunacağını, bu kadar sevileceğini bilmeden. Hala okunduğunu görmenin güzelliği bir yandan, devamının gelmesinin güzelliği diğer yandan. Ah mavi oje! Sen nelere kadirmişsin! Modan geçmiyor, ne gerçek anlamda ne de mecazi anlamda…
İlk defa bu konu açıldığında, iki genç kızın arkadaşlıklarının ilk ve tek tartışmalarını mavi oje yüzünden yaptıklarını anlatmıştım. Saçma gibi görünüyordu belki ama gerçekti. Süs püs alanında muhafazakâr olan kız 15–16’lı yaşlarında mavi ojeyi denemeyi bile kesinlikle kabul etmiyordu. Aradan yaklaşık bir nesillik zaman geçtikten sonra bu genç hanım artık mavi, siyah, kırmızı, yeşil, gri demeden her türlü iddialı ojeyi sürmeye başlamıştı.
Şimdi yine rollerin değişmesine şaşırmıyorum. Bugün ak dediğine yarın kara demek ve bir süre sonra tekrar ak demek mümkün bu hayatta. Çünkü değişim sarmalının içindeyiz. Sürekli değişiyoruz. Tutarlı olmak gibi bir derdimiz yok. Mavi oje bir araçtı sadece… İnsanların, özellikle de kadınların değişimine ya da değişken ruh hallerine mavi oje yetişebilir mi hiç?
Mavi oje…
Mavi…
Mavi özgürlüklerin rengidir aslında… Uçsuz bucaksızlığın rengidir. Sonsuzluğun rengidir. Kanatlanmanın, uçmanın, yükseklerin, yükselmenin rengidir bir anlamda… Mavi ojeye karşıt olmak da “kendini sınırlamaktı” belki ilk gençlik yıllarında.
Sonra… Bu rengi üzerinde taşımak; kadınlaştıkça özgürleşmeyi, kendini keşfetmeyi ve istekler yelpazesinin savurduğu bir havayı temsil etti...
Kadın özgürleşti, mavi oje ona eşlik etti…
Sonra kadın içine kapandı, mavi oje rafa kalktı. Tırnaklar sadece parlatıcıya talim oldu.
Kadın kendini, kadın duygularını bastırdı…
Sonra yeniden kendini buldu. Mavi oje tekrar ön plana çıkıverdi.
Bir kadının tırnaklarının rengi bile pek çok ipuçları verebilir onun hakkında. Ama çözümlenemeyen şey, onun ne zaman, nasıl ve nerde değişime gireceğidir.
Mavi çok şeydir bir kadın için.
Mavi bir kazağım var, henüz giymeye kıyamadığım. Etiketi bile üzerinde… Öyle bir şeyle özdeşleştirdim ki onu… O gün, o haber gelmeden giyemiyorum. Havalar ısınmadan, bahar gelmeden beklediğim olsun da giyeyim istiyorum. Çok istiyorum… Öyle çok ki… Ama neden o kazak ve neden o renk bilmiyordum önceleri… Şimdi biliyorum galiba…
Mavi hayatın, mavi canlanmanın, mavi var olmanın rengi… Oje, kazak ya da ayakkabı fark etmez… Her kadının iç dünyasıyla özdeşleştirdiği renkler vardır. Bugün mavi, yarın kırmızı bir diğer gün de şeffaf olabilir.
Her şey değişir. Renkler, seçimler, kadınlar, şartlar, olaylar…
Değişmeyen şey ise kadının bulunduğu yere kattığı renktir. Kadın varsa, beraberinde taşıdığı renkler bir hediyedir hayatınıza. Kadını çıkarırsanız, kadını dışlarsanız sönersiniz. Asla tam olamazsınız.
Sanırım mavi oje bir kılıf, bir araçtı…
Varmak istediğimiz nokta buydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder