20 Şubat 2012 Pazartesi

AŞK GÜNÜ

Bloğumu açtığımdan beri bir defa sevgililer günü geçti. Güncel ve popülaritesi yüksek bir konu her zaman daha çok okunur. Buna rağmen sevgililer günü ile ilgili bir şeyler karalamak gelmedi içimden. Çünkü öyle bir günün varlığına kendimi yakın göremiyorum. Öyle bir güne inanmıyorum.
Sevgililer gününe yöneltilen klasik eleştirilerden değil bendeki düşünce. Ticari amaçlarla kullanılan bir gün olarak nitelemiyorum mesela… Herkes birbirine hediyeler alsın diye gözümüze gözümüze sokulan reklâm ya da organizasyonlara karşı değilim. Çünkü kimilerini mutlu eder, kimilerini de etmez. Bu bir tercih meselesidir.
Anneler ya da babalar gününde de benzer kırılganlıklar yaratan “beni bir tek gün mü seviyorsun?” yaklaşımını da pek anlamam. O zaman doğum günü, yıl dönümü ve birçok özel gün de mi kutlanmasın? “İnsan bir tek doğum gününde mi hatırlanır” diyen kimse yoktur. Bu nedenle, tek bir gün gözüyle küçümsemek de yersiz benim için.
“Sevgilisi olan var, olmayan var. Kutlanmasın!” diyenler var. Yine aynı bakış açısıyla, “evine ekmek alamayanlar var, kimse almasın”, diyor muyuz? O zaman belli ki bugünü isteyenler kutlayacak, istemeyenler pas geçecektir. Bence hiç gereği olmamasına rağmen bunalım geçirenler de olacaktır, kaçarı yok…
Benim en çok hoşuma giden şey bu konuda yapılan bir espri oldu bu yıl. 14–02–12=0 hesabının sonucunda bu yılki sevgililer gününün iptal edildiğini duyuran habere çok gülmüştüm. Benim için böyle esprili bir bakış daha uygun. Yani bu gün ne o kadar önemli, ne de o kadar önemsiz aslında...
Benim duygu dünyamda geniş bir alana yayılan aşk günü hâkimdir daha çok. Güncel olaylardan fazla etkilenmeyen, muazzam bir renk cümbüşüdür aşk dünyam. Her renge bürünebilir. İnişler ve çıkışlarla monotonluktan kurtulur. Aşkın doğasını kabullenir ve ona göre ruh hallerine girerim. O duyguyu hangi gün, ne miktarda ya da ne özellikte yaşadığımı kimse bilemez.
Sonsuzdur.
“Bir miktar zaman” değildir. “Her zaman”dır.
Yoğunluğu azalabilir de artabilir de… Ama gelişimi hiç bitmez. Bir gün arzu yükselir başka bir gün şefkat. Bir gün acı olur, bir diğer gün mutluluk… Artık kin barındırmıyorum bir tek, bu da kendimi devamlı eğitmemin bir ödülü olsa gerek…
Aşk günü, tüm ömür boyunca sürecek bir serüvendir. “Aşk zamanı” demek belki daha doğru olur. Zaman zaman uykuya ya da dinlenmeye çekilmesi, bitmesi anlamına gelmez.
Kimi zaman bir erkeğe, kimi zaman bir kadına, kimi zaman da kendime ya da yaptığım bir şeye duyduğum bir aşkla yanabilirim. Ama erimem ya da kaybolmam.
Sevgiye, sevgiliye ya da sevgililer gününe bağlı bir şey değildir bendeki aşk… Kimsenin bilemediği, tahmin etmeye yaklaşamadığı bir sır küpüdür. Kimi zaman benim bile anlam veremediğim nedenler ortaya çıkar. Yaşar ya da ölürüm. Ölmeden ölürüm. Sonra da yeniden doğarım. Ama her zaman aşk halindeyimdir.
Bilemem, bu belki de bir yaşam biçimidir. Bu biçimi benimseyince hiçbir şey sıradan olamaz artık. Ben özel günleri özel yaşamayı severim. Sıradan günleri de öyle… Belki de sıradan bir günüm bile kalmamıştır artık…
Sonsuz bir aşk kutlaması içindeyimdir. Çünkü bilirim ki bu duyguyu hiç tatmayan milyonlarca insan yaşıyor. Kendimi onlara göre şanslı ve zengin hissetmemi sağlıyor aşk.
Aşkı tanımak…
Aşkı yaşamak…
Bu yazdıklarımdan bile anlaşılamaz tam olarak.
Çünkü çok derinlerde ve özel yerlerde gizlidir.
Dışardan görünemez, işitilemez.
Bilinmesine ya da anlaşılmasına ihtiyaç olmayan bir tılsımdır zaten,
Başlı başına, aşk… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder