O sokağı boylu boyunca yürümek isterdim. Seni bulduğum ve aynı hızda
kaybettiğim sokağı… Sana doğru ve seninle ya da senden gayrı, senden bağımsızca.
Köşesinde beklerdim, bir türlü giremezdim. Soğuk terler dökerek uyanırdım
kâbuslarımdan. Ya gelirsem ve senin korkulu tarafınla karşılaşırsam diye.
Tane tane vazgeçerdim senden. Azar azar bırakırdım sana güvenmeyi, gün be
gün yok olurdum gelmeyişinle. Köpüren öfkelerim içime saklanırdı, daha sonra
ince ince ömrümden sızmak üzere, hastalıklar halinde.
Sen hem kaçınılmaz hem de imkânsızdın. Hem mecburiyet hem de
kadersizliktin. Söylerdim yüzüne, anlamazdın. Söylerdim arkandan, rahatlardım.
Sen iyileşmedikçe, ben de iyileşemezdim.
Kapının ziline hiç dokunamadım belki, gelip sana dokunamadım. Seninle
olamadım. Ama oralar her zaman benimdi sanki. Mahallenin bakkalı, fırını,
ışıklı ve ağaçlıklı yolları. Gece ağlayan kadının çığlığı da bendim, gündüz
gülen mutlu çocuk da. Gündüzlere sıkı sıkı sarılırdım, geceler hiç olmasındı.
Sabah güneşini severdim. Sanki sabah olunca her şeyi atlatmış olurduk. Şişmiş
yorgun gözlerim ve uykudan zor ayrılan bedenime rağmen bir umut dolardı gün
doğunca içime. Balkonla oturma odasına sabah güneşi vururdu. Ben her Allahın
günü yeniden ve yeniden başlardım.
Sen benim en kuvvetli sınavımdın. İdolümdün; hayallerime giden yol hep
seninle ilgili bir şeyden geçerdi. Aynı zamanda dramım, korkularım ve kâbuslarımdın.
Ne kopabildim senden ne de beraber olabildim seninle.
Sevdiğim kahvenin ilk yudumu gibiydin; yoğun, sıcak, çekici ve çabucak
tüketilen. Bugünü yarına değişmeyen, kısa ömürlü kırılgan kanatlı bir kelebektim
yanında. Kaderimize hınçlı bir yüreğim olmuştu. İçimde çok şeyler kalmıştı,
boğazıma batmıştı kelimeler. Düzeltememiştim. Yaşayamamıştım. Eksilirdim seninle.
Ama hep tamamlanabilmeyi umardım.
Arada sırada, topladığı yiyeceklerden gelip yavrusunun ağzına bırakan bir
kuş gibi, hem çekip gitmek özgürce, hem de sana yardım etmek isterdim. Seni
beslemek, bulabildiğim tüm güzelliklerle… Almazdı senin bünyen güzel şeyleri.
Ya yüzüme kusardın ya arkamdan bağırırdın. Acırdım sana…
Çıkmazına girmeyi ben seçmemiştim. Boynu bükük kaderimiz, uzun zamanlar çaresizce tek başına ağlardı.
Çok isterdim göğsümü gererek o sokağa gelmeyi, boylu boyunca korkmadan
yürümeyi… Seninle korkmadan herhangi bir şey yapabilmeyi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder