16 Haziran 2012 Cumartesi

VURGUN YEMEK


Olan oldu…
Olmuş ile ölmüşe çare yokmuş bir tek…
Oldu ve bitti… Geriye dönülemez artık…
Ne çok isterdim şu anda zamanı geriye çevirebilmeyi… O yanlışı doğru yaparak kaderi değiştirebilmeyi… Ne çok isterdik…
Hatanın cezasını insan en çok kendisi çeker… Hele ki bir de kafayı her şeyi doğru yapmakla bozmuşsanız, yandınız… İnadına inadına yanlış yaptırır hayat size…
Çok bilen çok yanılırmış… Çok bilmezdim ama aklını kullanmayana, düşünmeyene çok kızardım. Şimdi de en çok kendime kızıyorum. Onu bunu fazla düşünmekten esas gerekli olana müdahale etmeye aklım kalmadığı için… Sevdiğim zarar gördüğü için… Benim yüzünden diyorum… Geceden beri ağlıyorum.
İşin içinden çıkmaya çalıştıkça, bazen moral bozukluğu ağır basıyor, bazen de aklıselim yanım.
Öğrendiklerime uyarlamaya çalışıyorum olanları… Sakin zamanlarda eğriyi doğruyu konuşmak daha kolay, akıl vermek ve akıl yürütmek de… Gel gör ki işler ters gittiğinde öyle bir zorlaşıyor metanetli kalmak… Belki de işime gelmiyor bazı şeyleri kabul etmek…
Önce “neden oldu” diye soruyorum. Neden ben? Neden biz?
Diyelim ki bir sebebi vardı ve oldu. Her şerde bir hayır aramaya koyuluyorum. Ama bunu yapmak hiç de kolay değil. Sinir krizleri geçirirken insan nasıl mantıklı düşünmeye koşabilir ki kendini?
Son zamanlarda öğrendiğim o kadar bilgi boşuna mı gidecek? Hadi işte kullanmanın tam zamanı… Ha gayret!
Tekâmül böyleymiş… Bu olay, bu affedilemez hata bize bir şeyler öğretecek… Hem sabır zamanı, hem sınav… Büyük bir sınavdan geçtiğimiz kesin.
Büyük diyorum, çünkü çok galeyana geldik… Bir şey oldu hani basiretimiz bağlandı derler ya… Basiretimiz bağlandı…
Hep en çok dikkat ettiğimiz noktada yanlış yaptık… İhmal ettik… En hassasiyet gösterdiğimiz noktadan vurgun yedik. Cezamızı kesenler bunu bir bilebilselerdi… Ama ilahi güç her şeyi biliyor ve bunu bizim iyiliğimiz için tasarladı… İşte bu noktada çok netim. Ve beni delirmekten kurtaran şey de işte bu inanç…
Bir savaş filminden aklımda kalmış, kendini en güçlü sandığın noktada kurşunu ya da darbeyi yersin diye… Evet, bazen kendi kuyunu kazarsın fark etmeden… Ama sonra bambaşka bir şey kazanacaksındır.
Büyük bir hata büyük bir belayı savuşturabilir…
Büyük bir terslik de öyle…
Bir hatayı paylaştık ikimiz… Sonuçlarını da beraber yaşayacağız. İçindeki dersi de birlikte çıkaracağız. Hayatın korktuğumuz yanları onu yaşamaya değer kılıyor. Ne olacağını bilemiyoruz. Ve olmaz olmaz dediklerimiz başımıza geldikçe, başkalarını da daha iyi anlıyoruz. Daha affedici oluyoruz.
“İnsanlık hali” dedikleri böylece çıkıyor ortaya…
Bu kadar sıkıntının ortasında gülmeyi becerebiliyoruz sonunda… Olan oldu… Kabullenmekten başka fayda yok artık. Sevgili Aykut Oğut’un dediği gibi, mutluluğun şartlara değil, hissiyatımıza bağlı olduğunu hatırlatıyoruz birbirimize… Bunu başarabilir miyiz?
Evet, neden olmasın? Maharet de burada, her şey yolundayken, ya da öyle gibi görünürken kolaydır gülmek, kolaydır memnun olmak…
Evet, bir şeyi kaybettik… Ama çok daha fazlasını kazanacağımızı artık biliyorum.
İyi bir yazar olmayı dileyip duruyorum. Bu duygu değişimlerini yaşamak, olayların tam ortasında kalmak, bazen hedefin ta kendisi olmak yazdırıyor belki de bana… Belki de bunun için şükretmeliyim… İçimde tutmanın imkânı yok zaten. Paylaşmalıyım. Yazmalıyım. Herkes kendinden bir şeyler bulacaktır içinde…
Yanlış yapıldı oldu ve bitti. Ama zaten doğru dediğimiz nedir ki? Bizim yorumumuzdan başka bir şey değil…
Gözyaşlarımla hıçkırıklarımı bastırıp gülümsemeye tekrar başladığımda, fark ettim ki bir nebze daha büyüdüm bugün. İnsanın hayatta öğrenecekleri bitmiyormuş meğer…
Bu acının, hatanın, kaybın içinde bile mutlu olmayı başarabiliyorsam, kayda değer bir büyüme gerçekleşmiş demektir. Tekâmülümüzle barışık olmaktan başka şansımız yok. Tabi bu fani dünyada yaşayabilmeyi istiyorsak…
Kaybettiğimiz şey, bize esas mutluluk veren şey değildi ki…
Derin düşününce anlarsınız ki sahip olduğunuz herhangi bir şey değildir sizi mutlu eden.
Görüşünüz, bakışınızdır.
Hepinizin kaybettikleri vardır. Kaybetmek yolun sonu değilken, tek çıkar yol kendinizle barışık kalabilmektir.
Kendimi seviyorum, doğru ve yanlışlarımla…
İşte bu noktada kazanmaya başlıyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder