Kadın kadın olalı hep eziyet çekmiştir. En güzelinden en çirkinine, en
zengininden en fakirine, en akıllısından en aptalına kadar ayırt edilmeksizin
tüm kadınlar için geçerli bir gerçek bu… Kadının durumu, “yukarı tükürsen bıyık,
aşağı tükürsen sakal” deyişi gibi biraz. Kadın ne yapsa kabahat… Her şeyin
acısı kadından çıkıyor. Eğitim, gelişim, teknoloji, medeniyet kadının çilesine
bir katkıda bulunamıyor. Bunu tüm acı yanlarıyla görüyoruz ve yaşıyoruz.
Bugünlerde herkesin yaptığı gibi başbakanı eleştirmekle değil benim işim.
Çok daha geniş bir çerçeveden bakmanın gerekli ve yararlı olduğunu savunuyorum.
Kimseye ok atmakla bir yere varamayacağımızı her zamanki öngörü ve olgunluğumla
anlayabiliyorum çünkü.
Bir kadın olarak yazıyorum bunları... Ve tüm kadınlar ile erkeklere
sesleniyorum. Bir şeyin suçlusu bir tek kişi olabilir mi?
Dünyamızda, ülkemizde ve hayatlarımızda her şey düzgündü de bir tek
kadınların çocuk doğurmasının kısıtlanması kalmıştı değil mi? Hayır hayır o
kadar basit değil... Çıkıp bağırmak, isyan etmek, pankart açmak, bunu gündeme
sokanlara küfür etmek çözüm değil. İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırsın
herkes bugünlerde. Özellikle de erkekler…
Çok aydın görüşlü olduklarını sanan erkekler, kürtaja karşı olanlar ya da
olmayanlarınız, siz şimdiye kadar kadınlarınızla ilgili her şeyi doğru yaptınız
da mı konuşuyorsunuz?
Hep cahillerin yüzünden bugünlere geldiğimizi söylüyorsunuz. Oysa kadını
ayağının altında çürütene kadar çiğneyenler de siz okumuş etmiş erkekler değil misiniz?
Hani son günlerde “Eğitim cehaleti alır, erkeklik baki kalır” diye bir slogan
moda oldu. Hatırlatmakta fayda var: EĞİTİM CEHALETİ ALIR, ERKEKLİK BAKİ KALIR…
Siz şimdi kürtajla ilgili yasa değişikliklerine dilleri uzanan erkekler,
siz kadınlara ne kadar saygı duyuyorsunuz ki?
Çevremde gördüklerimden örnek vereyim. Ağzım açık ve aklım almadan
izlediklerimden. Eğitimli kesimden…
Kız arkadaşının güzel bir resminin altına “resim iyi güzel de, kolundaki kıllar ne olacak?” diye yazanlarınız
var.
Hamile karısına “artık eski
cazibeni kaybettin” diyenleriniz var.
“Sen eskidin, yenisiyle
değiştireyim” diyenleriniz var.
“Hem çalışacaksın hem de evi çekip
çevireceksin” diye zorlayan ve diretenleriniz var.
“Kocana hizmet et, öğren bunları”
diye her şeyi eşinden bekleyenleriniz var.
“Al şu parayı başının çaresine bak”
deyip hamile kalan kız arkadaşının çocuk aldırmasını isteyenleriniz var.
Ağzının suyu aka aka karısının ya da sevgilisinin arkadaşına, kız
kardeşine ya da bilmem nesine göz dikenleriniz var.
Kan bağınız olan akraba kızlarının orasını burasını el şakalarına
sığınarak güya çaktırmadan ellemeye çalışanlarınız var.
Kendi kızına, yeğenine sarkanlarınız var.
Eşinin elini tutarken uçkurunu başka her hangi bir kadının hayalleriyle
süsleyenleriniz var.
Kendiniz yapınca çapkınlık, kadınınız yapınca orospuluk olduğunu rahat
rahat savunanlarınız var.
Akşam saat 22.00’de sokaktan geçen herhangi bir kızın niyetinin “BOZUK”
olduğu ısrarla savunanlarınız var.
Askere gidene kadar kız arkadaşıyla cinsel ilişkiye girmeyen, çünkü
kendisi askerdeyken başkalarıyla yatabileceğine inanan ve böylece onu sigorta
altına aldığını düşünenleriniz var.
Karısı rahim ameliyatındayken başka kadınlarla oynaşanınız da;
arkadaşının oturduğu apartmana girdi diye “orospu
mu olacaksın sen!” diye kendi öz kızını tokatlayanınız da; yeni
taşındığınız apartmanın kapıcısına servis saatlerini soran gelininize “çok mu hoşuna gitti adamla konuşmak”
diye azarlayanınız da toplumun okumuş, yüksek mevki sahibi olanlarınızdan çıktı…
Sevişirken zevkinize bakıp sonra da arkanıza bakmadan kaçan ve tüm
sorumluluğu kadının omuzlarına ve bedenine yükleyen siz ERKEKLERSİNİZ.
Çoğu zaman bir tek ananız bacınız kadın, geri kalan orospu…
Kadınları üzen, aşağılayan sizlersiniz. Sonra da çıkıp kadın haklarını
savunuyor gibi konuşuyorsunuz. Samimiyet dereceniz nedir acaba?
Kadınları çocuk doğurmaktan ve size hizmet etmekten daha fazlası olarak
görüyor musunuz gerçekten?
Kadını aklı, kişiliği, ruhu olan bir varlık olarak mı, yoksa içinde
şeytanın barındığı bir tehlike olarak mı görüyorsunuz? Onu işinize geldiği gibi
kullanıp sonra da “NAMUS” adını verdiğiniz koruma kalkanı içine sıkıştırmak
çoğunuzun hoşuna gidiyor.
Yüzyıllar önce de kadın böyle görülüyordu. Şimdi ne değişti?
Atın diplomalarınızı, sertifikalarınızı, madalyalarınızı çöpe…
Bir kadın olarak bunları yazmak, bugünleri yaşamak gerçekten benim için
de çok yaralayıcı… Ama tek bir suçlusu mu var bu yaşananların? Herkes üstüne
düşeni yapıyor mu?
Siz, çok okumuş çok bilen erkekler, kadınlarınıza ne kadar sahip çıkıyorsunuz
ki?
Hadi cahil adam cahilliğinden, aklı ermediğinden yapıyor. Eğitilmiş
olanlar törpülenememiş vahşet ve dürtüleriyle kadınları zaten ezmiyor mu? Siz
kendi oğlunuzu yetiştirirken ona neler öğretiyorsunuz? Evlenilecek ve eğlenilecek
kadınların ayrımını mı? O zaman konuşmaya hiç hakkınız yok.
Evet kadınız. Evet haklıyız. Çoğu zaman mağduruz. Ama çaresiz değiliz.
Bugün kürtaj tartışılır, yarın başka bir şey. Bugün kürtaj yasası değişir,
yarın başka bir yasa. Tartışmanın gereği yok. Kadını koruyacak olan ve en büyük
dostu kendi AKLIDIR.
Zaten her şey eskisi gibi olacak, parası olan her türlü özgürlüğünü
yaşayabilecek, parası olmayan ise sokak arkalarında, merdiven altlarında
sürünecek. Taşradaki kadın yine ezilecek, hep olduğu gibi. Şehirli kadın bir
yolunu bulup korunacak ve koruyacak.
Bir de kadınlar birbirini yiyip rekabet edeceğine birlik olabilse,
dedikodu kazanlarını kaynatana kadar hayat kalitelerini yükseltmek için uğraşsa
daha iyi olmaz mı?
Feminist değilim. Olmayacağım da. Aksine kadının kadınla barışmasını ve
kadınla erkeğin aynı ortamda insan gibi birlikte yaşayabilmesini isterim. Ama
bunu engelleyen sadece kürtaj yasası mıdır, sorarım size?
Hayvanlardan farkımız, akıl sahibi olmamız. Onlar da ürüyor biz de. Asıl
dünyaya geliş sebeplerimizden birisinin üremek olduğu doğru. Ama aklı, fikri,
kişiliği, seçimleri, hakları olan varlıklarız. İşin kötü yanı, birer kuluçka
makinesi olmadığımızı, sadece kürtaj yasası gündeme oturduğunda fark edip
çığlıkları basmaya başlamamız.
Kürtaj yasasından önce her şey dört dörtlük müydü?
Önce beyleri ehlileştirmek, evrimleştirmek gerek. Bunu da anneler
yapacaktır daha çok. Kocanızın size yaptığını oğlunuza örnek gösteriyorsanız,
bunun doğru bir hareket olduğundan emin olun. Ve siz erkekler, her kadının
annelik potansiyelini hesaba katarak kendi annenize duyduğunuz saygıyı tüm kadınlara
göstermekle işe başlayın. O zaman ne kürtaja gerek kalır ne de kadınların acı
çekmesine.
Kadınların öyle ya da böyle acı çekmesinden hepimiz sorumluyuz. Hepimiz
üstümüze düşeni yapalım. Bunu yapmak, bir şeylerin faturasını birilerine
kesmekten daha kolay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder