6 Ocak 2012 Cuma

YAĞMUR GÖZLERİYLE

Dünyanın ölümlü olduğunu hepimiz biliriz. Ama ya yaşanmaya değer olduğunu? Yaşamak için çok az vaktimizin olduğunu… Ne zaman nerede sona ereceğini bilmediğimiz bir oyunun içinde olduğumuzu…
Anneyi, babayı, kardeşi, sevgiliyi, eşi, evladı, arkadaşı veya komşuyu bugün son kez görmüş olabileceğimizi… Bu ihtimal, ne kadar zamanda bir hatırlanıyor ki? Sadece canımız yandığında… Yani her iş işten geçtikten sonra yeniden hatırlanıyor…

Çok geç olmadan bilebilir ve sahip çıkabilir miyiz hayatımıza, bedenimize, nefesimize ve sevdiklerimize? İyilik ve güzellik gösterenlere teşekkür etmek için başka fırsatımız olmayabilir. Bir özrü dilemek için de… Bir şeyi paylaşmak için de… Sevmek ve sevilmek için de…
“Allah kimseyi hastanelere düşürmesin” diye dualar ederiz. Kimseyi ve kimsenin yakınlarını o soğuk koridorlarda haber almak üzere bekletmesin diye… Habersiz, çaresiz, tesellisiz bırakmasın diye… Ama er geç hepimizin başına bunun geleceği gerçeğini kim değiştirebilir ki?
Bir haber ile bulunduğu yerden fırlayıp hastanelere yetişmek zorunda kalmıyor muyuz? O an neler geçiyor aklımızdan film şeridi gibi? Kalbimizi güm güm vurdurarak ne korkular yiyip bitiriyor beklerken? Pamuk ipliğine bağlı bir hayatla dans etmekte olunduğunu acılar içinde anlamıyor muyuz o an? Dakikalar içinde son noktaya gelinebileceğinin, her şeyin bomboş kalabileceğinin ihtimaliyle kıvranmıyor muyuz? Ölüp ölüp dirilmiyor muyuz…
İşte o anda pişmanlıklar sarmaya başlıyor çehremizi. “Keşke”ler…
Sıra ile değil inanın ki… Hak etmekle de ilgisi yok… Bir anın neleri değiştireceğine bağlı sadece…
Evet, kimse birbirini kırmasın, üzmesin.
Evet, herkes birbirinin kıymetini bilsin.
Evet, bugün var olan yarın olmayabilir, bu yüzden herkes ve her şey değerlidir…
Geçen haftalarda ben bu gerçekle yüz yüze geldim. Soğuk bir duvar gibi çarptı yüzüme kaybetmenin korkusu. Bugün sen… Yarın o, öbür gün bir başkası…
Bir gün gelecek, ne kalacak bizden geriye? Hiçbir şey…
Her hayat kıymetlidir. Her insan özeldir. Ama ancak yakınımıza bir şey olduğunda hatırlarız bunu…
Bu gece yağmur yağmasın… Gözlerden yaşlar süzülmesin… Endişeyle ovuşturulan eller üşümesin… Sabahı etmek zor olmasın… Yarın sabah her şey şimdi olduğundan daha iyi olsun. Ve yatağa uzanan hasta ayağa kalksın, yaralar hafif ve geçici olsun, korkular kalmasın. Yarın sabah öyle bir güneş doğsun ki üzerimize, her şeyi unuttursun… Sarsılan beden iyileşsin ve sevdiklerine eskisi gibi baksın yağmur gözleriyle…
Bugün bize bu korkuyu yaşatan ve yaşamın farkındalığını kazandıran yüreğin sahibi, daha yaşasın uzun senelerce sevdikleriyle birlikte… Sabrı, sağlığı ve şifayı bulsun sevdikleri… Kapısında beklemeden ve daha fazla üzülmeden…
Misafiriz bu dünyada… Ben, sen, o, hepimiz…
Ve evet her şeyimiz emanet, canımız bile…
Ve işte tam da bu yüzden, canımız yanmadan önce fark etmeli gerekenleri…
Her günü yaşamalı...
Her günü yaşamalı, son günümüzmüş gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder