10 Ocak 2012 Salı

FARKLI OLANA SAYGI

İnsanı hasta yatağından kaldırıp zımba gibi olmasını sağlayacak birkaç duygu biliyorum. Bu duygular ikiye ayrılır. Hırs, öfke ve haksızlığa tahammülsüzlük gibi olumsuzluklar. Bir de çalışma şevki, aşk, yaşama sevinci gibi olumlu gözüken duygular. Hangisinin iyi hangisinin kötü olduğunu ayırt edemezken bile bir faydasını görürüz ilginç bir şekilde. Hastalığı unutturur ve hayata bağlar…
Çocuklar Duymasın’ın eski bölümlerinden birinde, Meltem hastayken yemek yapmaya girişen Haluk mutfağı darmadağın etmişti. Gecenin bir yarısı mutfağın halini gören Meltem nasıl bir çığlık atmıştı… Sabaha kadar mutfağı temizlemişti ve geriye hastalıktan eser kalmamıştı. Örnek veriyorum bunu ama örnek alınsın diye değil…
Duyarsızlıklar, kabalıklar ve cahil görünmeyenlerin cahilce hareketleri kaldırdı beni de yatağımdan. Ne ateş kaldı, ne ağrı ne de halsizlik. Hassas olmanın iyi bir yanı da varmış demek ki. Hassas olmak hasta olmaya galip gelebiliyormuş. Hasta bedenlerden daha tehlikeli bir şey var hayatımızda… Hastalıklı beyinler… Tedaviyi asla kabul etmeyecek olan ama en çok da tedaviye muhtaç olanlar onlar…
Kendime ve öfkeme hâkimim çoktandır. Ancak ismini bile koyamadığım bazı çirkinliklere karşı sakin kalsam bile kendimi ifade etmeden rahatlayamıyorum. İnadına ayakta olmak gerekiyor bazı durumlarda…
Sessiz kalışım aptal olduğum için değil sabrımdandır.
Çevremizdeki çemberler gitgide neden daralıyor sizce? Hepimizin bir ve bütün oluşunu bozan ne? Egolar sanırdık eskiden, değilmiş. Çıkarlar sanırdık eskiden, değilmiş. Cehalet sanırdık eskiden, değilmiş. Adını ben bile koyamıyorum, bizi bize düşman eden şeyin adı nedir gerçekten? Asırlarca buralarda kalacakmışız gibi, buraların hâkimi olacakmışız gibi zamanlarımıza ve fikrimize el koyan gücün adı nedir?
Sevgiyi geçtim, saygıya ne oldu?
Minneti geçtim, teşekküre ne oldu?
Cenneti geçtim, sade huzura ne oldu?
Barışı geçtim, birlikte yaşamaya ne oldu?
Saçımız, gözümüz, kolumuz, bacağımız, zevklerimiz, renklerimiz bir ve aynı mı ki düşüncelerimizle seçimlerimiz aynı olsun? Farklıyız diye birbirimize öcü gibi bakmayı nerden ve kimden öğrendik Allah aşkına?
Ama ben daha fazla dil dökmeyeceğim. Çünkü sözlerimden bir ders çıkarmaya ihtiyacı olanlar yine üstüne alınmayacak ve beni haklı bulanlar yine aynen yanımda durup bana destek olacak. Yani değişen bir şey yok. Aynı tas aynı hamam…
Başına ilk gelen olayda kafasına dank eden ve kabahatini kabul ederek utanç duyan karakterler sadece filmlerde artık… Utanç diye bir şey kalmadı…
Dünyayı güzelleştirme emelini edinmiş kişilerin bunları söylemesi lazım. Benim böyle bir misyonum var, duyarsız kalamıyorum çünkü insan gibi yaşıyorum. Benim gibi olmayana da saygı duyuyorum.
Çok basit bir şey aslında, sadece ve sadece sizin gibi olmayana da saygı göstermeyi becerebilir misiniz? Bu kadarını bile yaparak dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek adına büyük bir katkı yapmış olurdunuz. Tabi öyle bir derdiniz varsa…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder