Gitgide küçülmekte olan büyük şehirlerde yaşıyoruz. Güneş buralara
doğmaya utanıyor. Yapılandırılmış
görüntüsüne rağmen anlamı, adabı yok olmuş bir yerde küçük bir kuşun kanat
çırpışına benzemiyor mu bizim çabalarımız? Yoksa tutunabildiğimiz şey, bir kuşun
kanat çırpışının dünyayı değiştirebileceğine olan yüce inancımız mı?
Sorsan herkes ilk fırsatta kaçmak istiyor. Ama nedense değiştirecek bir
şeyler yapmaya gelince kimseleri bulamıyoruz. Sözünün eri kahraman yürekler de
masallarda kaldı galiba… Dilimize yapışmış şikâyetlerden uzaklaşabilmek için
küçük ışıklar, küçük güzellikler aramayı huy edindim yüreğimin umut yeşeren
dallarını beslemek adına. Görüyorum yine de güzel insanlar var, ellerinde bin
bir maharet. Sadece biraz çekingen kalıyor onlar. Birileri onları anlamalı,
keşfetmeli ve çoğaltmalı.
Az katlı, eskice bir binanın yaşayan ruhuna sarılıyorum mesela. Yaşayan
pencereleri, bakımlı yemyeşil bir bahçesi, üstünde martılarla güvercinlerin
yuva yapıp yaşadığı çatısı, birbirinden kopmamış komşuları, gündüzlü geceli bir
canlılığı var. Bahçesinde derme çatma bir çardak var. Akşamüzeri olunca
çaydanlıklarını kapıp inerler oraya. Saatlerce muhabbetle otururlar. O
muhabbeti ben etmiş, o çayları ben içmiş kadar olurum. Mutlu olurum
eskitemedikleri saadetleriyle, koruyabildikleri huzurlarıyla…
Etrafında yükselen yeni bina inşaatlarının inadına yerleşmişliği,
korunmuşluğu ve sıcaklığıyla yüzümü gülümsetiyor hep, bu kendi halinde
apartman.
Geçenlerde bir penceresinin önüne tepside domatesler konmuştu. Herhalde
uzak bir yerden gelen, tam olmamış domateslerdendi. Güneşte kızarsın diye öyle
yan yana dizilmişlerdi. Çok değil, bir tepsi kadar işte. Evin sıcaklığını, mutfağın
işlerliğini, bereketini yansıtıvermişlerdi. Yanında yeşermiş bir de küçük
saksı… Biraz izleyince huzur doldum. Umut doldum. Hâlâ doğal kalmış bir
şeylerimiz kalmış diye. Hâlâ kıymet bilir insanlarımız var diye. Hâlâ bahçe
domatesini yetiştiren köylülerimiz, onun kokusuna değer veren insanlarımız, yer
bulduğu mutfaklarımız var diye.
İçimden öyle geliverdi ve paylaşmak istedim. Lütfen sizler de paylaşın.
Güzel şeyler bulduğunuzda öncelikle tadına varıp yaşayın sonra da yazın,
anlatın, aktarın. Küçük küçük mutluluklarımız büyük büyük şehirlerin
keşmekeşinde kaybolup gitmesin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder