Anneler köfte yapmaz oldu. Becerikli ve emektar ellerinin kuvvetiyle yoğurmalıydı,
sertçe tepsiye vurmalıydı defalarca, elinin lezzeti yemeğe karışmalıydı… Ve
olmalıydı yanında patates kızartmasıyla ev yoğurdu...
Anneler evde durmaz oldu. Eteklerine yapışan çocukları yarı öfkeli bir
şefkatle severek büyüten anneler kalmadı. Çocuk bakımı, esas sorumluluğu ve yegâne
sahibi olan “anne” den alınarak bu işi parayla yapabilecek bakıcılara ya da
gönüllü büyükannelerle bazı büyükbabalara bırakıldı. Annelerle çocukları ayrı
kaldı.
İşe yetişmeli diye koşulan, yapılı saçlı ve uzun topuklu, takım elbiseli
kadın modeli yaratıldı. Neden? Çünkü evde bir işe yaramıyorlardı!
Anneler sofra kurmaz oldu. Aileyi bir araya toplayıp günün belki de tek
gerçek paylaşımına dönüşen masalarda neşeli, keyifli, anne eli değmiş lezzetli
yemekler yenmiyor artık. Herkesin eve geliş saati farklı. Gelen ayaküstü
atıştırıveriyor. Sonra herkes yapışıyor “internet” adlı bir sevgiliye… Böyle
böyle geceler noktalanıyor.
Yuvadaki sıcaklık, evin göbeğine yerleşerek onu sahiplenmiş; bazen
kucağına yatırıp okşayan bazen de ciddiyetle karşısına alan birinden tüterdi
eskiden. Kadınlar işe gitti, evler soğuk kaldı…
Çocuklar soğuk evleri sevemedi. Anne kokusunu özledi. Sabahları çocuğuna kahvaltı
hazırlamak için uyanmayan anneler, kuaföre yetişebilmek için yataktan fırlar
oldu. Evden de kaçarcasına… Ev kadını yutmuştu çünkü. Pespaye bir yaratığa
dönüşmekten dışarıdaki işiyle kurtulduğunu sanan kadın, aile bağlarını bir
arada tutamaz oldu.
Yuvaları dişi kuşlar yapmaz oldu. Ekmek kırıntıları biriktirilip köfteye
katılmaz, camın önündeki kuşlara verilmez oldu. Terlikler giyilmez, ocakta
duman tütmez, bakkala sepet uzanmaz, komşuya yemek götürülmez, sökükler
dikilmez yenisi alınır oldu; kıymet bilinmez oldu.
Adamlar evdeki kadından sıkılmıştı. Ama yine de evde bir kadın olsun,
arkasını toplasın da ona iş kalmasın, ayağını uzatıp çayını içsin, çocuk falan
hep kadın halletsin istemişti. Verdiği harçlıkla da idare etsin. Saçını süpürge
etsin… Erkekliği ne olacaktı peki? Amaaan dışarıda bir sürü kadın vardı nasıl
olsa. Birinden biri onu doyururdu.
O “dışarıdaki kadın” olmak istedi evdeki kadın. Bakımlı, gelirli ve itibar
sahibi.
Elinden soğan kokusunu sildi ve ofis gibi kokmaya başladı kadın. Köfte
yoğurmaz, salça kaynatmaz, biber kavurmaz oldu. Mutfaktan soğudu önce. Evden de
giderek koptu.
Çocuklara ne oldu peki?
Evde bir şeyleri aradılar ama ne olduğunu hiç bilemeden, anlayamadan.
Görmeye alıştıkları gibi kurdular onlar da yetişkin evlerini. Hatta bazıları
yuva kurmayı da gerekli görmedi. Hatta çoğu… Dışarıda büyük bir özgürlük vardı
çünkü… Dışarısı iyiydi iyi.
Komşuya uğradığı için evin kapısına not bırakan anneler kayboldu.
“Ayşe Teyzen’deyim, gelince karnını
doyur istersen gel yanımıza”
Evler sahipsiz kalınca, parayla başka kadınlar tutulmaya başlandı bu
sefer. Onlar da evlerini bırakıp başka evlerin işini yapmaya gittiler. Herkes
evinden ayrı kaldı. İşe güce yetişilemez oldu.
Çocuklar da köfte yemez oldu zaten. Hamburger sever oldu. Fast foodcular
bayram etti. Anneler, köfteler ve çocuklar bir daha bir araya gelemedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder