Hayatında hiç sevilmemiş bir insanı sevmeye kalktığınızda başınıza neler
geleceğini biliyor musunuz? Onun tarafından sevilmek suretiyle karşılığını
göreceğinizi, minnet edileceğini ya da mutlu olacağınızı sanıyorsanız,
yanıldınız… Ezberlerinizi silin gitsin. Sevgiyi tanımamış birini sevdiyseniz
vay halinize… Başınıza geleceklere hazırlıklı olun!
Kalbinizdeki duygu yoğunluğunu akıtacak nitelikte sıcacık, yumuşacık bir
gülümsemeyle ona baktığınızda, beynindeki kimyasallar ona şu uyarıyı veriyor;
“DİKKAT, tanımlanamayan bir cisim sana doğru yaklaşmaya başladı”
Sistemi alt üst olmaya başladı bile… Yine de şaşkınlığının geçmesi için
biraz zaman var. Siz de o sırada vericiliğinizi devreye sokup, SEVGİ, İLGİ,
DEĞER gibi az bulunan ve istendik bazı kavramları ona sunmaya başlıyorsunuz.
İşte şimdi yandınız…
Şaşkınlığı geçtikten sonra, biraz da size uyum göstermeyi deneyecek.
Yaptıklarınızı kopyalamaya ya da taklit etmeye çalışacak. Sizin bundan
algıladığınız;
“AAA, o da beni seviyor”.
İşte yanlış alarm…

Ne oldu? Yüzünüzde bir tokat mı patladı? Ya da gökyüzündeki kara
bulutlardan pis bir sağanak mı yağmaya başladı tepenize? Yok, yok ben
söyleyeyim, esas oyun şimdi başlıyor. Sahnenin en heyecanlı, en trajik, şiddet
dolu ve yoldan çıkılmış bölümünü izlemekteyiz…
Şimdi ŞOK sırası size geldi, hayırlı olsun! Dövmeye başlayın dizlerinizi “ne
yaptım ben” diye. Nasıl olur da bu kadar severek, incelikle ve en düşünceli
halinizle yaklaştığınız, kucağınızı açtığınız bir insan, size bu densizliği,
arsızlığı, hayâsızlığı yapabildi değil mi? Çok haklısınız ama yanlış yolu
teptiniz işte.
Sevdiniz…
Ayvayı yediniz.
Hiç sevilmemiş birini kolayca sevemezsiniz. Önce tanımlamakta, sonra da
gümüş tepside sunduğunuz yüce değerlere uygun yer bulmakta zorlanır. Taşlaşmış
kalbinde nereye koyacaktır ki sıcacık sevginizi? Kalıplaşmış buzları ancak
dıştan erimeye başladı ama özüne ulaşana kadar çok kötek yersiniz, ben baştan uyarayım.
Hiç alışmadığı bir şeyi küçük küçük dozlarda vermek gerek. Yoksa BÜNYE
KALDIRMIYOR…
Kötü mü şimdi bu kişi? Yok yok, yalnızca HASTA…
Sizinle karşılaşana dek bir şansı yoktu. Ama artık “sevgi” diye bir şeyin
yaşadığını biliyor, henüz algılayamasa da… Bu noktada onu sevmeniz sadece
kıskanmasına neden olur, yapmayın…
Eee hani sevecektik insanları koşulsuzca? Yok, o öyle değilmiş, ben de
sizler gibi ansızın yediğim tokatlarla kendime geldim.
Seveceğiz tabi ama öncelikli ihtiyaçları tedavi olmaktır. Gerçekten yardıma
muhtaçlar. Dünyada herkesin farklı şansları ve şanssızlıkları vardır. Ama en
kötüsü, en ağırı sevgi yoksunluğuna alışmış olanlardır. Aptal cesaretiyle
herkese el uzatmamak gerektiği aşikâr…
Psikologlar, psikiyatrlar çok önemlisiniz şu toplumda. Ama çok da
eksiksiniz…
Önce sevgi eksikliği olan insanları iyileştirmelisiniz. Daha bulamadınız
mı nasıl yapacağınızı? Onu da siz araştıracaksınız bir zahmet, herkes
diplomasının ve yetkilerinin sorumluluğunu taşıyor. Çalışmaya devam edin. Ama
asıl soru;
Böyle bir amacınız var mı?
Sevgi zedeler, hadi siz de artık üzülmeyin; siz doğru olanı, insanca
olanı yaptınız. Ne yazıktır ki insan kimyasına aykırı bu… İnsanın kanı, sütü
bozulmuş bir şekilde… Hasta edilmiş.
Herkesi iyileştirmeye kalkmayın benim yaptığım gibi. Bu sizin göreviniz
değil, bu benim görevim değil. Her hasta önce kendisi isteyecek İYİLEŞMEYİ…
Yoksa en geliştirilmiş ilaç, en meşhur doktor bile iyileştiremez onu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder