Şimdi kalkıp da Tüyap’tan, kitaplardan falan bahsedersem kimsenin
okumayacağını biliyorum. Gündemi kasıp kavururken şaşkınlık derecelerini
zorlayan konu cinsiyet ayrımcılığını da geçti artık. Bu eskiden dert
edindiğimiz sorunlardan biriydi. Artık durum, iki cinsin bir arada bulunup
bulunamayacağının tartışıldığı bir noktaya geldi…
Bir arkadaşımız geçenlerde cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili olarak
hazırlığını yaptığı bilimsel çalışmadan bahsederken ne kadar da gururlanmıştım.
Çalışması, ülkemizde bir ilk olacak. Ancak acele etmezse aynı zamanda son da
olabilir. Sahi, BİLİM ya da BİLİMSEL diye kavramlar kaldı mı meydanda?
Kadınla erkeğin her türlü şartta bir arada olmasının gerekliliğini, yakın
akraba tacizinin direğinden dönmüş biri olarak savunuyorum. Ortaokulda merdivenlerden
çıkarken taciz edilme ihtimalinden duyduğum rahatsızlıkla koşa koşa müdürün
odasına şikâyete (aslında korunma ihtiyacıyla) gittiğimi hatırlıyorum. Lise
yıllarımda otobüste şemsiyeyle kadınların eteklerini yanlışlıkla! kurcalayan,
hem de meşhur bir barın sahibi olan sapıkla aylarca uğraşmak durumunda
kalmıştık. Kız arkadaşlarımla birbirimize cesaret verip sonunda adama “napıyosun
be” diye bağırmıştık… Otobüse sırf zevk olsun diye binerek kadınları sinsi
sinsi taciz eden adam işte o zaman kem küm edip aceleyle otobüsten inmişti. Ama
bize evlerimizde bu tür bir davranış öğretilmediğinden dolayı, ıkına sıkına
kendimizi savunmayı ve korumayı becerebilmiştik. Evlerde daha çok kibarlık,
nezaket, güler yüzlü olma öğretilirdi. Ama seçici olup hak eden kişilere bu
şekilde davranmamız, en çok da kendimize karşı nazik olmamız öğretilmezdi…
Gençlik yıllarımızda platonikçe hoşlandığımız çocukların bize kardeşçe
yaklaşımlarından nasıl kahrolduğumuzu hatırlıyorum. Zaten hislerimiz karşılıklı
olsa en fazla ne yapacaktık ki, grup halinde (kızlı erkekli) pikniğe, sinemaya,
maça, yemek yemeğe gittiğimiz gibi, flörtümüzle grubun içinde el ele yer
alacaktık belki… O zamanlar nikâh düşmüyordu el ele tutuşmaktan…
Üniversitede hocamızın “birlikte evrimleşme” kavramını anlattığı gün
aydınlanmıştık. Dişi ile erkek birbirini tanımazsa sağlıklı gelişemezdi. Ne
ruhsal ne de fikirsel olarak… Birlikte büyümeli, birbirlerine alışmalılardı.
Aralarında YASAKLAR değil SINIRLAR olmalıydı…
Muhafazakârlık, KADIN ile KIZI; KADIN ile ERKEĞİ ayrıştırarak olmaz ki…
Eninde sonunda birleşecek iki kutbu baştan ayıramazsınız ki… Yüce Yaratan böyle
yaratmış bizleri, kadın ile erkeğin her anlamda birbirini tamamlayacağı
şekilde yaratmış. Burada tek kritik nokta, ZARAR VERMEK olabilir… Bunu da
anlayabilmemiz için akıl ve sağduyu vermiş bizlere… Kimimizde eksik kimimizde
fazla işte…
Topluma açık uluorta cinsel konuların konuşulması esas ayıp değil midir?
Mahrem davranılması, saygı duyulması gerekmez mi?
Muhafazakâr ve modern aileler birbirlerine saygılı olmak koşuluyla aynı
toprakta yaşayabilir.
Kontrolsüz cinsel birliktelikleri önlemenin yolu da eğitimden geçer.
Cinsel sağlık, cinsel kimlik, cinsel seçimler, ilk cinsel deneyimin en uygun
zamanı gibi başlıklar altında aileler çocuklarını, uzmanlar aileleri
eğitebilir.
Yasak arzu doğuracaktır.
Ancak tecavüzün, çocuk gelinlerin, çocuk ve kadın istismarının olduğu,
kadının aşağılanıp nerdeyse işlevsel deliği olan bir NESNE haline getirildiği
bir toplumda, hangi eğitimden bahsedebiliriz ki? Eşitlik, hak ve adalete sıra
bile gelmez…
Geçtiğimiz günlerde ilgiyle izlediğim bir programa telefon bağlantısıyla
katılan muhafazakâr bir kadın yazar ve gazeteciye genel evlerin kapatılmasıyla
ilgili fikrini sormuşlardı. İşlevi, insan neslinin devamını sağlamak olan cinsel
birliktelikten zevk alınmasını sağlayarak Allah’ın bize bir lütufta bulunduğunu
söylemişti. Bunu sınırsız bir eğlence haline getirirsek işlerin çığırından
çıkacağını eklemişti. Ben bu açıklamadan çok etkilendim. Özel yaşantıya saygı
benim için her zaman önemliydi ama bir kere daha düşündüm. Herkes bir kere daha
düşünmeli…
Sorunlar hep sorun sahibi olanların bunu kabul etmeyişinden dolayı bakileşmiyor
mu zaten?
Eskiden bekâret gibi bir tabu vardı uğraştığımız. Onlar iyi günlerimizmiş
meğer…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder