5 Kasım 2013 Salı

KASIM’DA AŞK…

Hoş geldin Kasım…

Sararıp dökülmeye başlayan yaprakların, aşk ile tutkuları çağrıştıran atmosferin, düğmesiyle oynadığın aydınlık saatlerin ve sonuna yaklaştığını müjdelediğin takvim sayfalarınla hoş geldin…
Biz bu yıl çok yıprandık be Kasım… Yazın gelişini şenliklerle sevinç içinde kucaklamak üzereyken sırtımıza kurşunlar sıkıldı. Solmasına kıyamadığımız, güneşin kavuracağından korktuğumuz yeşil, ellerimizden alındı… Geleceğimiz, hayallerimiz de onunla birlikte…
Bu yıl yaz hiç gelmedi…
Çocuklar üşümesin, çocuklar ağlamasın, kimsesiz ve çaresiz kalmasın istiyoruz öncelikle...
Şimdi soldurmaya geciktirdiğin renklerinle bizden yanasın sanki… Derecesini düşürmeye yanaşmadığın havalarına bakılırsa, yakıt ödemelerini ertelediğin bütçelere katkıdasın belli.  Bir yanda ceplerin boşalmasına çalışanların göz yumduğu mağduriyetler kaçınılmazken, doğa her zamanki gibi İNSANdan ve İYİden yana…
Bu yıl çok hırpalandık be Kasım… Ne olur yaralarımız iyileşmeden kara kışlar gelmesin. Romantik, edebi, felsefi seslenişleri çoktan bıraktık bir kenara, aşımızla işimizin, sevgimizle saygımızın, hakkımızla adaletimizin derdindeyiz daha çok…
Basit yaşamak istiyoruz; ayrımlar, savaşlar, hırslar olmadan. Saman altından yürütülen sularda boğulduk, çöl ortasında değil buzla suyun arasında alev alev yandık, bir yolunu bulup ayakta kaldık kalmasına da, dizlerimizde derman kalmadı be Kasım...
Güzel günlerimiz olsun yine, maviliklere doğru açıldığımız; insanca, kardeşçe, hürce yaşayabildiğimiz…
Biz daha korkularımızla ve gözyaşlarımızla başa çıkamazken boyumuzdan büyük hırsların esaretinde sonu belirsiz savaşlara sürüklenmeyelim.
Şöyle bir soru soramıyoruz mesela,
Siz kimsiniz ki insanların umutlarıyla, gülümseme ihtimalleriyle oynuyorsunuz?
Ancak biliyoruz ki esas namussuzluk, fahişelik, hırsızlık insanın kalbindedir. Yoldan çıkmışlıklar şekillere girmeden olduğu gibi belli ederler kendilerini. Pis pis insanın suratından akarlar…
Kendilerini çivisi çıkmış ortamların sonsuz sahipleri sananlara armağan olsun gururumuz, onurumuz, inancımız… Biz vermekten kaçınmayız, affederek yüceliriz, severek ölümsüzleşiriz.
Tövbe etsin artık acımasızca her yeri kapkara renklere boyayanlar… Kim bilir belki Tanrı da bir gün affeder onları…
Bize eşyalar, arabalar, markalar, sıfatlar, şampiyonluklar değil; gelişmiş akıllar, inceleşmiş yürekler gerek… Birbirimize güvenle sarmalandığımız, elimizdekini düşünmeden bölüştüğümüz, art niyetsizce kaynaştığımız yerler gerek bize…
Her yerini gönlümüzdeki aşkın renkleriyle boyayabileceğimiz, en güzel müzikleri fonuna yerleştirebileceğimiz, gözlerimizin ışıldadığı, heyecanla kalbimizin attığı, yaşadığımıza değecek bir dünya mümkün mü? 
Eğer mümkünse,
Bize tertemiz bir sayfa getir be Kasım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder