Hoş geldin Kasım…
Sararıp dökülmeye başlayan yaprakların, aşk ile tutkuları çağrıştıran atmosferin,
düğmesiyle oynadığın aydınlık saatlerin ve sonuna yaklaştığını müjdelediğin
takvim sayfalarınla hoş geldin…
Biz bu yıl çok yıprandık be Kasım… Yazın gelişini şenliklerle sevinç
içinde kucaklamak üzereyken sırtımıza kurşunlar sıkıldı. Solmasına
kıyamadığımız, güneşin kavuracağından korktuğumuz yeşil, ellerimizden alındı… Geleceğimiz,
hayallerimiz de onunla birlikte…
Bu yıl yaz hiç gelmedi…
Çocuklar üşümesin, çocuklar ağlamasın, kimsesiz ve çaresiz kalmasın istiyoruz öncelikle...
Şimdi soldurmaya geciktirdiğin renklerinle bizden yanasın sanki… Derecesini düşürmeye yanaşmadığın havalarına bakılırsa, yakıt ödemelerini ertelediğin bütçelere katkıdasın
belli. Bir yanda ceplerin boşalmasına çalışanların göz yumduğu mağduriyetler
kaçınılmazken, doğa her zamanki gibi İNSANdan ve İYİden yana…
Bu yıl çok hırpalandık be Kasım… Ne olur yaralarımız iyileşmeden kara
kışlar gelmesin. Romantik, edebi, felsefi seslenişleri çoktan bıraktık bir
kenara, aşımızla işimizin, sevgimizle saygımızın, hakkımızla adaletimizin
derdindeyiz daha çok…
Basit yaşamak istiyoruz; ayrımlar, savaşlar, hırslar olmadan. Saman
altından yürütülen sularda boğulduk, çöl ortasında değil buzla suyun arasında alev
alev yandık, bir yolunu bulup ayakta kaldık kalmasına da, dizlerimizde derman
kalmadı be Kasım...
Güzel günlerimiz olsun yine, maviliklere doğru açıldığımız; insanca,
kardeşçe, hürce yaşayabildiğimiz…
Biz daha korkularımızla ve gözyaşlarımızla başa çıkamazken boyumuzdan
büyük hırsların esaretinde sonu belirsiz savaşlara sürüklenmeyelim.
Şöyle bir soru soramıyoruz mesela,
Siz kimsiniz ki insanların
umutlarıyla, gülümseme ihtimalleriyle oynuyorsunuz?
Ancak biliyoruz ki esas namussuzluk, fahişelik, hırsızlık insanın
kalbindedir. Yoldan çıkmışlıklar şekillere girmeden olduğu gibi belli ederler
kendilerini. Pis pis insanın suratından akarlar…
Kendilerini çivisi çıkmış ortamların sonsuz sahipleri sananlara armağan
olsun gururumuz, onurumuz, inancımız… Biz vermekten kaçınmayız, affederek yüceliriz, severek ölümsüzleşiriz.
Tövbe etsin artık acımasızca her yeri kapkara renklere boyayanlar… Kim
bilir belki Tanrı da bir gün affeder onları…
Bize eşyalar, arabalar, markalar, sıfatlar, şampiyonluklar değil; gelişmiş
akıllar, inceleşmiş yürekler gerek… Birbirimize güvenle sarmalandığımız,
elimizdekini düşünmeden bölüştüğümüz, art niyetsizce kaynaştığımız yerler gerek
bize…
Her yerini gönlümüzdeki aşkın renkleriyle boyayabileceğimiz, en güzel müzikleri fonuna yerleştirebileceğimiz, gözlerimizin ışıldadığı, heyecanla kalbimizin attığı, yaşadığımıza değecek bir dünya mümkün mü?
Eğer mümkünse,
Bize tertemiz bir sayfa getir be Kasım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder