Sabah kalkarken ya da evden çıkarken, nelerle karşılaşabileceğinizi
kestiremiyorsunuz. Niyetiniz güzel şeyler yaşamak olsa da, kötü sürprizler ya
da şoklar bekleyebiliyor önünüzde uzanan yolda… Öyle sağ ayakla basmak, dua
okumak bile koruyamıyor bazen insanı. Belki de başka bir dileğinizin uzantısına
maruz kalıyorsunuz. Yeni bir ders öğrenmeniz gerekiyor ya da bir yere
gitmemeniz…
Bir çarpışma sesi kulaklarda yankılanırken, insan kitaplardan, kişisel
gelişim seminerlerinden ve pek çok yaklaşım türünden öğrendiklerini
unutuveriyor… Bilinç ve akıl, şok yaşarken devre dışı kaldığı için… Birkaç
saniyeliğine ya da bir kaç dakikalığına bütün bildiklerinizi unutup öz
güdülerinize dönebiliyorsunuz… Hayatta kalma, kendini koruma ve savunma gibi…
El frenini çekmeyi ve dörtlüleri yakıp kontağı kapatmayı unutmayacak
kadar aklım yerinde… Ancak karşımdaki çok başka hallerde…
Benim yaşlarımda bir kadın arabasından inip de birbirimize doğru
yürüyorken, panikle karışık bir öfke sarıyor beni… “Ne yapıyorsunuz
hanımefendi! Neden frene basmadınız?” cümleleri hiddetle çıkıveriyor ağzımdan…
Genç kadını esir almış olan şokun bendekinden çok daha fazla olduğunu
fark etmekte gecikmiyor, bu vesileyle sakinleşme sürecine girmeye başlıyorum.
Sakinleştikçe akıl fikir yerine geliyor.
“Görmedim, nasıl oldu bilmiyorum” diyor titreyen bir ses… O sırada
yakınında olduğumuz taksi durağından bir şoför, Türk usulünce yardım kılıfına gizlenmiş
işgüzarlık ve bilgeliğini taslayarak yanımıza geliyor ve kendini olaya dâhil
ediyor bile… Şimdi şöyle olur böyle yapmalı diye konuşmaya başlıyor. Ben bir
telefon etmek üzere arabaya biniyorum. Aradığım hiç kimseye ulaşamıyorum, belli
ki bu olayı kendim çözeceğim.
Diğer kadın da telefona sarılırken bir sigara yakmakta gecikmiyor. Sigara
kullananların her halükarda ondan güç almak için bir bahane yaratışlarıyla dumanı
derin derin içine çekiyor. Dörtlüleri yanıyor ama hala kapısı açık, araba yan
duruyor. Taksici sağa çekmemizi önerdikten sonra kendisiyle konuşmaya gönüllü
olmayışımızdan olsa gerek, yanımızdan uzaklaşıyor.
Kadın kafasını evet anlamında sallayarak arabaya biniyor ama yaşadığı
paniğin etkisiyle kaldırıma yanaşırken birkaç küçük şanssızlık daha yaşıyor.
Taksicilerin “hop hoooop abla” diye seslenişlerini duyuyoruz. Ben gitgide sakinleşiyorum
ve onun arkasından kaldırıma yanaşıyorum.
Kadın geri geldiğinde özür dileyerek numarasını verip ne gerekiyorsa
yapacağını söylüyor. Ben de ilk başta çıkıştığım için özür diliyorum. Ortamı
biraz yumuşatabileceğini umarak “ taksicilerin de diline düştük, artık söyleyip
dururlar bu kadınlar araba kullanmayı beceremiyor, kaza olunca da ellerli
ayaklarına dolanıyor diye” diyorum.
“Hiç umurumda değil, ne derlerse desinler” diye bir karşılık geliyor.
“Siz de biraz frene bassaydınız, kurtarıverecektik” deyip gülümsüyorum.
O da gülümsemek istiyor ama hala kendinde değil…
İstanbul’da her gün pek çok kaza oluyor. Başımıza gelen bu olayın ciddi
bir hasar veya can kaybıyla sonuçlanmadığına şükretmeliydik. İki tarafın da
medeni davranış sergilemesi, daha da iyisi olayı bir ego kavgasına çevirmeyecek
kadar olgunluk gösterişine yine şükretmeliydik.
Ben kendi adıma, karşımdakinin bir kadın olduğuna ve karşıtlık durumuna
geçmektense gerekli çözüme birlikte ulaşacak kadar insancıl davranabilmemize
sevinmiştim.
Görünüşe göre suçun çoğu ondaydı ve bunu kabul ediyordu. Yine de gözümden
kaçan küçük de olsa bir hatam olabileceğini düşünerek özür diledim. İnsanlık
hali bu… Hepimizin başına gelebilir…
Diğer kazazedenin, yakınlardan geçmekte olan arkadaşının yanımıza gelerek
gerekli belgeleri doldurmamıza yardımcı olması bile, biz iki kadının işini
kolaylaştıran büyük bir şans oldu… Neredeyse dost olduk… Ayrılırken el
sıkışarak birbirimize geçmiş olsun diledik. Ona, “bu olayı ve korkuyu
yaşadığınız için sakın vazgeçmeyin araba kullanmaktan” dedim. Bunlar ikimize de
ders ve tecrübe olsun…
Ortada bir kaza vardı, kabul.
Ama kavga, küfür, öfke ve zıtlık yoktu. Suçlama yoktu. Olgunluk ve alttan
alma vardı.
İnsanlık vardı.
Hayatta en çok aradığım şeyin bu olduğunu varsayarsam, neredeyse bu olayı
yaşadığıma sevinecektim. Kötü gibi görünen bir olay aslında iyi bir insanla
tanışarak kazançlı çıkmama vesile olmuştu.
Her şeye rağmen insan gibi yaşamayı ve birbirimize insancıl yaklaşmayı
becerebiliyorsak gerisi boş ve önemsiz…
Arabalar geçici, olaylar geçici, şehirler ve hayatlar bile geçici…
Geriye ne kalıyor? Yüreğinizde iyi bir his bırakacak her şey…
Her şeyden önce insanız.
Özellikle kadınlara son bir tavsiye, birbirini ezmek yerine birlikte
hareket edebilmeyi başarabilirseniz, halden anlayarak birbirinize anlayış ve
düşünceyle yaklaşabilirseniz iki taraf da kazançlı çıkacaktır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder