Birilerinin belirlemiş olduğu özel günleri pek kabullenemem. Bana göre
her gün özeldir; kendine has özellikler taşır. Gerisi dayatma, gerisi
etiketlemedir. Ne kadar kesinleştirmeye, tarihleştirmeye çalışırsanız bir şeyi,
o da o kadar özgürleşmek ve zıtlaşmak ister. Sevgililer gününde sevgilisi
olmamak, sevgilisi olduğu halde ondan ayrı bir yerde olmak ya da öyle bir ad
verildiği için o günde sevgi gösterileri yapmak böyle zıtlaşmalardandır işte…
Zorla güzellik, zorla sevgi, zorla sevgili ol-maz! Ama ne kadar açıklama
yaparsak yapalım, istediğimiz mantığı yürütelim, bu özel gün bir şekilde
üstümüze başımıza değmektedir. “Biz kutlamıyoruz” dersiniz ama dışarıda bu
günün konseptine bürünmemiş bir mağaza bile görmezsiniz. Bir takım kuruluşlar
elinize bir gül tutuşturmak üzere hazırlıklarını çoktan yapmıştır. Mesajlar,
haberler, duyurular hep bununla ilgilidir ve sevgililer günü almış başını
gitmiştir…
Sevginin, sevmenin günü olur mu Allah aşkına! Olmaz ama bir şekilde
hayatımızda ve dilimizde işte…
Doğum günü bile tek gün olamaz, her gün yeniden doğduğunu hissetmek bile
mümkün.
Mademki kaçış yok bu günden, madem her yerde karşımıza çıkacak, iyi
tarafından bakalım o zaman. Biraz dönüştürelim hatta kavramlarla duyguları…
-li ekini atalım mesela… Kaldı mı geriye sevgi günü… İşte bu herkesin
işine yarayan bir oyun hilesi! Herkesin sevgilisi yok ama sevdiği birileri ve
sevenleri var…
Benim penceremden, dünya her şeye rağmen sevgiyle dolabilecek bir yer… Hepimizin
içinde ama az ama fazla sevgi var. Kimilerimizin içinde sıkışıp kalmış ya da
saklanmış da olsa var. Kimilerimizin acıları ve yaraları bir koruma kalkanı
göreviyle sevmesini engellese de özünde herkes sevilmek ister. Dünyada başka
bir ilaç yoktur, bakmayın siz araştırılıp geliştirilen kimyasallara… Sevgi yoksa
onlar da zehirdir aslında…
Kimyamızı bozdularsa para kazanmak için, unuttularsa insani değerleri,
sevgisizlikten…
Sıcak bir insanın varlığının ya da dokunuşunun yerini alabilir mi para ya
da para ile alınan bir şey?
Sevgi koşulsuzdur, sevgililer günü koşullu…
Sevgililer gününün esirleri koşullu…
O gün çiçekler ve hediyeler koşullu oluverir… Her kutlama yarım kalır,
sevgi yoksa içinde, hele bir de gösteriş varsa, abartı ve yapaylık varsa… Saf
sevgi koşulsuzdur…
Kimden öğrendim sevmeyi?
Beni sevenlerden ve sevmeyenlerden… Hayatın ta kendisinden...
Doğan güneşten, yağan yağmurdan ve esen rüzgârdan.
Dert ile dermanın bir arada verilişinden…
İnsanların gözlerinden…
Sevildiğini görmek için gezinir gözler, ağızlar başka türlü söylese de…
Gözleriyle yalvarırlar, görmezsiniz de yürüyüp geçersiniz.
Bilin ki bir kalbi böyle böyle çiğnersiniz.
Sevmek lazım işte… Sevdiğini söylemek lazım… Alavere - dalavere değil,
iş-güç değil, yalan dolan değil, zaman- mekân değil, sevgi lazım bize…
Sevgililer günü değil, sevgi lazım bize…
Yargılamak, suçlamak, cezalandırmak yerine sevgi lazım.
Mevlana der ki;
“Her yerde olmak gibi bir duan
varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler sevdiklerini gönüllerinde taşırlar”
Sevenleriniz ve sevdikleriniz çok olsun.
Sevgi gününüz kutlu olsun.
Sevgiyi ve sevilmeyi hatırlatmaya devam edecek olan bu özel tarihte
doğmuş olan Sevgili Cihan Yıldırım’ın da buradan yeni yaşını kutlamadan
geçmeyelim;
İyi ki doğmuşsun ve her şey gönlünce olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder