Kadın… Tepeden tırnağa estetik abidesi… Kadın, hep söylediğim gibi
akılları baştan alan bir varlık… Saçının telinden ayağının topuğuna kadar… Tehlike,
kadının böyle olmasında değil de bu büyük gücün farkında olmasında… Ama bu gücü
her zaman verimli bir enerjiye çeviremiyor ne yazık ki… Belki farkında değil,
belki de yanılsamalı fikirler içinde olduğu için, en önemli işlevini gözden
kaçırıp kendini sevimsiz hallere düşürebiliyor. Ne yazık ki…
Kadınların bir arada oldukları yerleri pek sevmem. Ama yaşantımız gereği
böyle yerlerde bulunmak durumunda kalabiliyorum. Okullar, güzellik merkezleri,
pazarlar, alışverişin mümkün olduğu çeşitli mağazalar, dernekler, kuaförler,
fal bakılan yerler… Kadın ağırlıklı olmasına rağmen, bu tür yerlerde kısmen
erkeklere rastlayabiliyoruz. Bir de öyle yerler var ki, nerdeyse erkek sineğin
bile geçmeyeceği kadar kadınlara ait olan mekânlar bunlar. Büyük ya da küçük
olması önemli değil, sadece kadınlar var içinde…
Kadın tuvaletleri ve soyunma odaları…
Şimdi bu yazının nereye varacağını merak ve iştah içinde okuyan erkekler
olduğunu tahmin ediyorum. Belki biraz onlara yarayacak ama gördüklerimi içimde
tutmanın da bir anlamı yok.
Esas değinmek istediğim soyunma odaları…
İstanbul’daki insan kalitesizliğinden yakındığımız sürece, daha fazla
para vermek pahasına da olsa seçkin mekânları tercih etmeye çalışıyoruz. Neden?
Biraz olsun düzen, saygı ve medeniyet görebilmek için… Ama içinde kadın varken her
şey yine birbirine karışıveriyor…
Kaliteyi ve belli bir ortalamanın üzerindeki sosyo-ekonomik tabloyu
yakalamak amacıyla seçtiğimiz yerlerden birindeyim. Haftanın nerdeyse her günü
kullandığımız spor salonunda… Daha da iyisi, soyunma odasında…
İçeriye doğru süzüldüğünüzde genci yaşlısı, güzeli çirkini, zayıfı
şişmanı demeden tüm kadınlarda bir rahatlık var. Uzun zamandan beri gözüme
çarpan bir rahatlık bu... Bir türlü içinden çıkamadığım bir şeyler oluyor. İlk
üyelik zamanlarımda daha çok kafayı taktığım ve hatta şikâyette bulunduğum ama
zamanla alıştığım bir ÇIPLAKLIK durumu var…
Kapıda “BAYAN SOYUNMA ODASI” yazıyor. Ama içerisi çıplaklar kampından
beter…
Soyunma kabinleri pek kullanılmıyor, daha doğrusu onlara ihtiyaç
duyulmuyor gibi... Kadınların ortalık yerlerde aniden soyunuvererek bir anda
çırılçıplak kalmasını yadırgadığım için, kafamı başka yönlere çevirmeye
çalışıyorum. Ama neylersin ki her yer kadın!
Eşyalarını dolaplarından alırken oracıkta üstündekini başındaki
sıyırıverenler var ki bunlar yine en usturuplu şekilde soyunanlardan sayılır.
Bir de koridorda yürüdüğünüz sırada, karşıdan size doğru gelmekteyken
üzerindeki havluyu yavaş yavaş aşağı indirmeye başlayanlar var. Ben tam
herhalde bir yerde durarak havlusunu düzeltecek ve yeniden örtünecek diye
beklerken bir de ne göreyim!
Memeler fora!
Dikkat ettim ki, cömertçe vücudunun üst bölgelerini sergilemekten
çekinmeyen bu kadınların memelerinde sarkma falan yok… Oldukça dolgun, diri ve
hoş bir görüntüyle karşılaşıyorum. Garipseyeceğime baya bir hoşuma gidebilirdi
bu görüntüler… Erkek olsaydım eğer…
Onları uzunca bir zaman anlayamaya çalıştım. Daha çok da psikolojik
yönden düşündüm.
Öncelikle, hemcinsleriyle aynı alanı paylaşmak, insana çıplak dolaşma
hakkını verir mi? Hani bir laf vardır halk arasında, kazara bir kadın hemcinsi
tarafından çıplak görülürse hemen “aman sende de var, bende de” deyiverir.
Durumu kurtarmak ya da ortamı yumuşatmak için…
Hakkı hukuku geçelim de, mecbur muyuz biz diğer kadınların orasını
burasını izlemeye? Değiliz ama çare yok açıyorlar işte…
Çıplaklık, bizim soyunma odasında pek prim yapmıyor. Yanlış yerde
soyunduklarını biri onlara söylese bari! Burada işe yaramaz ama yan tarafta
erkek soyunma odası var oraya geçiverin bir zahmet!
Peki, neden açıveriyorlar? Buna dikkat etmiyorlar mı yoksa örtünmeye
gerek mi duymuyorlar? Evde kendi erkeklerine açıldıkları halde dikkat çekemiyor
olabilirler mi? O nedenle soyunma odasında diğer kadınların dikkatini çekmek
üzere, “bakııııın bende neler var” dercesine cinsel organlarını sergilemek bir
ego tatmini midir?
Ben ayıp denen kavramla pek barışık değilimdir. Ayıp diye tabir edilen
davranışlar için farklı yaklaşımlarım vardır. Yani onları ayıpladığım falan
yok.
Ama MAHREMİYET diye özel ve gerekli bir şey vardır benim gözümde. Onu
kaybedersek işler çığırından çıkar. Herkesin bir özeli, özel bölgesi olmalı her
anlamda.
Bu kadınların yok galiba…
Ben bunları düşünedurayım, geçenlerde bir ilerleme daha kaydettik bu
konuda. Biraz daha uç bir noktaya kaydık.
Üst kısımlarımız paylaşıma gayet açıkken, biraz daha aşağılara kaymakta
sakınca görmeyenler piyasaya çıkmaya başladı… Hem de nasıl…
4-5 yaşlarında bir kız çocuğuyla yan yana saçlarımızı kurutuyoruz.
Karşımızda tam duvar bir ayna var. Yani gireni çıkanı da rahatlıkla
görebileceğimiz bir yerdeyiz. Kapıdan içeriye bir hatun giriverdi… Havlusunu
sıyırmaya koyuldu yine… Ama bu sefer dur durak bilmedi…
Yanımdaki kız çocuğunun diğer tarafına geçti ve havlusundan tamamen
kurtuldu. Aynada saçlarını düzeltiyor. Anadan doğma! Ben bakmamaya çalışıyorum
ama bir taraftan da küçük çocuğu düşünüyorum. Yanında annesi yok, dolayısıyla
ona karşılaştığı manzarayı izah edecek biri de yok. Ben karışamam…
Çıplak hatun gerine gerine saçını başını düzelttikten sonra arkasını
döndü ve yine kıvıra kıvıra duşlardan birine girdi. Hadi ben neyse… Ama o küçük
kız çocuğunun yanında bunu yapmasa olmaz mıydı?
Kız çocuğu aynadan gördüklerini az sonra annesinin yanına vardığında
anlatacaktır büyük ihtimalle. Bilmem ki annesi ona ne kadar uygun bir açıklama
yapacak? Belki de onu azarlayacak “ayıp, niye bakıyorsun” falan diye… Oysa
çıplak hatun gözümüze sokmak istercesine çekinmeden serildi ortalıklara… Çocuğun
annesi nerden bilsin! Hem bilse bile bizim toplumda mümkün müdür çocuğuna
cinsel eğitim ve mahremiyetle ilgili bilgi ya da eğitim verilsin…
Pek de iyi bir örnek olmadı küçücük çocuğa…
Kadın açmak istiyorsa tüm çabalar nafile!
İşte durum böyle… Çıplaklıkta sınır tanımayan zengince hatunlarımız son
noktaya kadar geldi dayandı…
Anlamaya çalışıyorum onları ama beceremiyorum…
Neden soyunma kabini kullandığımı ve özel bölgelerimi kendime sakladığımı
düşünüyorum. Ayıptan günahtan değil de bir doymuşluk duygusundan ötürü bu
haldeyim sanırım.
Onlara tek bir soru sormak isterdim,
“Tatmin olmuyor musunuz partnerinizle?”
Ne ilgisi var demeyin aman sakın. İşin psikolojik kökenlerine insek daha
neler neler çıkar ortaya…
Medeniyet, özgürlük, açık görüşlü yaklaşımlar ve modernizm gerekli ve
istediğimiz kavramlar ama her şeyin bir sınırı olmalı yahu…
Çok da bilgelik taslamadan hemen erkeklerin cephesinden birkaç haber
vereyim. Erkek soyunma odalarında böyle haller pek görülmüyormuş. Öyle havlusunu
sıyırarak alenen dolaşmak falan bir yana dursun herkes gayet özenli bir şeklide
soyunup giyiniyormuş.
Bu yazıyı okuyan ve gözünü karartan erkekler, bizim soyunma odasına
baskın düzenlemez umarım! Kapıya güvenlik görevlisi koymak gerekmesin bir de bu
saatten sonra. Erkeklerin hayal gücünü gerçek verilerle besleyen bilgiler
verdiğimi biliyorum. Ama herkesin istediği bu galiba… Özellikle de açık seçik
gezinen kadınlar, bu çıplaklığın bir şekilde konuşulacağını biliyorlardır
herhalde…
Kadın dediğimiz varlık… Adamı rezil de eder vezir de diye boşuna
dememişler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder