3 Temmuz 2012 Salı

BİR ERKEĞİN TOKADINI…


Hayat, gözle göremediğimiz ağlar örmekle meşguldür, biz yaşamaya çalışırken. Aklımızın almadığı, bir kefeye koyamadığımız her bağlantının bir işlevi vardır. Saçma ya da acı bulduğumuz, can yakan veya fuzuli görünen her şey, gün gelip karşımıza çıkacaktır. Niyetimiz neyse, aynı işlevle ve aynı oranda, yüzümüze çarpacaktır. Şiddetine ve gerçeğine şaşıracağımız kadar büyük bir hızla hem de…
Kader oyunları…
Hayatın cilveleri…
Ali Cengiz oyunları…
Feleğin çemberleri…
Adına ne derseniz deyin, kader ağlarının hiç birini boşuna örmemektedir. Bedenimize yapışan, gözyaşımızla ıslanan, tutku darbeleriyle kavuran şey ne olursa olsun acıtırken bize bir şey öğretmektedir. Ama aşkı, ama yaşamayı, ama ayakta durmayı, ama güçlenmeyi, ama çekince yaratandan korunmayı… Mutlaka bir şeyi…
Küçük bir örnekle ilişkilendirelim.
Hayatımın bir döneminde, fazlaca değer verdiğimi düşündüğüm biri görmüyordu bile beni… Beni, inceliğimi, güzelliğimi, becerimi, fedakârlığımı, eşsizliğimi ve zarafetimi… En çok da kalitemi… O ortalıklarda gezinen basit ve sıradan olanlardan ayırt bile edemiyordu. Oysa ben kendim bile bilmediğim kadar yükseklerdeymişim.
O kişi çok korkmuş ağırbaşlılığımın altında ezilmekten…
Yanımda küçücük görünmekten…
Köpekler gibi korkuyormuş meğer…
Oysa ne çok verdim aklımı, duygumu, ruhumu ve benliğimi… Vaktimi…
Bu veriş nereye vardı?
HİÇ…
Verdiğiniz bir şeyin karşılığını alamadığınızda, boşa gittiğine sakın inanmayın. Verdiğiniz her şey, dünyayı dolaşarak size çok daha büyük bir şekilde geri dönüyor. Sizin verdiğinizi sandığınız kişi ise almadığı akılsızlıkla çok büyük kaybediyor.
Küçük düşmekten korkarken büyük kaybediyor…
Ve sonunda yine küçücük kalıyor.
İşte o gün geliyor sonunda…
Bir peri masalı gerçekleşirmişçesine yoluna giriyorken her şey, dengeler sarsılır gibi oluyor ama aslında her şey yerli yerine oturuyor.
Çaldığınız kapıyı yüzünüze çarpmayı bir marifet, bir maharet sayan kişi, kapınızda yatacak duruma geliveriyor.
Bunu görmekten zevk mi alıyorum?
Hayır…
Sadece hayata ve kendime daha çok inanmamı sağlıyor.
Kader ağlarının boşuna örülmediğini bir kere daha görüyorum.
Bir kadın olarak…
Bir dişi olarak…
Bir insan olarak…
Bir varlık olarak…
Hiçbir şey boşuna değilmiş meğer… Her detayın yerli yerine geçtiğini görmek, yeniden doğmuş gibi yapar bir insanı… Hele ki bir kadını…
Farkındayım, ifadelerim yine kapalı…
Bunları her kadın az çok anlayacaktır. Özellikle de bir erkeğin tokadını maddi ya da manevi olarak hissetmiş olanlar… Başlarını sallayarak, titreyerek ve ağlayarak okuyacaklardır. Ben tercümanım onlara…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder