18 Mayıs 2012 Cuma

KOCAYA VARANA KADAR

Kullandığım başlıktaki tabirin biraz avam kaçtığının farkındayım. Ama en iyi anlatım için en uygun başlık şart! Özellikle de daha çok insana ulaşılmak ve dert anlatılmak istenildiğinde… Bizim insanımız pek bir sever karılı kocalı ifadeleri. Kadınlı erkekli işleri… Ortalığın karışacak gibi olduğu halleri… Bu başlığın altından çıkabilecek arbedelere bayılır. Hadi bakalım ortalık kaynamak üzere o zaman…  
Uzaktan tanıdığım bir gelin adayı var. Düğün tarihi iyice yaklaşmış olan bu kızımızla ilgili birkaç konuşma oldu. Evliliğe hazırlık sürecinin ne kadar heyecanlı ve stresli bir süreç olduğunu yaşayanlar bilir. Gelin kızımız, tüm karışıklıklara rağmen sakinliğini, saygısını ve efendiliğini koruyormuş. Naz niyaz yapmıyor, aksine işleri kolaylaştıracak kadar OLUMLU yaklaşıyormuş olaylara ve insanlara…
“HAYRET!” mi ettiniz yoksa?
O zaman devam edelim. Şimdi bu genç kız, aile tarafından önce istenmiyordu. Sonra işler değişti. Aile bir şekilde onu kabul etti ve kapılarını açmaya koyuldu. Maksat, oğulları mutlu olsun. Kızımız, ne istenmediği dönemlerde ne de şimdi kimseye karşı kötü hisler beslemedi. O sadece dileğini diledi ve sabırla bekledi. Artık çok sevdiği ve “ölürüm de bırakmam” dediği kişiyle dünya evine girmek üzere… O yüzden de mutluluktan uçuyor.
Onun bu haleti ruhiyesine karşı bizim milletin kadınlarının tepkileri neler olur sizce? Özellikle de görmüş geçirmiş olanların.
“Hımmm hele bir evlensin de görür o”
“Saygısı evlenene kadardır, sonra girerler birbirlerine”
“Aile başta istemediğine göre vardır bir sebebi, yakında çıkar kokusu”
“Ne yapsın çocuğun ailesi mecbur kalmıştır kız tutturduysa o kadar. “
“Canım cicim ayları bitsin de görürüm ben onları”
“Aaaa bir de yakın mı oturacaklarmış, yandı onlar yandı”
Gibi gibi…
Sizin de kulağınıza geldi mi bu imalı ve fitne fesat ifadeler?
Hadi bir itiraf…
O teyzelerimiz kadar olmasa bile, benim de ilk tepkim azıcık olumsuzdu. Kızı fazla tanımıyorum. Sadece birkaç kere görmüşlüğüm var. Ama sevdiği çocukla evlendikten sonra her şeyin o kadar da yolunda gitmeyeceği gibi bir yorumum oldu önce. Şimdiki kuş gibi havalarda uçan halleri için de “ o kadar mutlu ki gözü hiçbir şeyi görmüyordur” dedim.
Sonra baktım ki düşüncelerim etrafta hep eleştirdiğim türden olmaya başladı, hemen müdahale ettim. Her konuda olumluyuz da, olumlu tavır benimsemiş bir gelin adayını mı didikleyeceğiz yani şimdi?
Ayıp gerçekten.
Sonra terse doğru döndüm. Her ne kadar evliliğin sorgulanması gereken bir kurum olduğuna inansam da, bu kadar istenmeden yapılan evlilik olan bir ülkede, sevdiğine kavuşan bir genç kızın sevincini anlamaya başladım.
Tabi ki mutlu olacaktı. Ayrıca her şeye rağmen duruşunu bozmayışı ve sabrı takdire şayan değil miydi? Bize de iyi gidişatın devamını dilemekten başka ne düşer di ki?
Sonra neden genç bir kızın mutluluğunu içtenlikle paylaşamıyoruz ki? Bunun cevabı çok çetrefili ve derin detaylar içeriyor. Ama kısaca kendi mutlu olmayan kişiler dedikoduya daha çok ihtiyaç duyuyor gözlemlerime göre… Kendi evliliği iyi gitmediyse, kayınvalidesinden çok çektiyse, eşiyle sorunlar yaşadıysa vs. herkesin kendisi gibi olacağını sanıyor. Ya da umuyor maalesef. Başkalarının hayatını bilip bilmeden konuşmadan önce dönüp de kendinizi mutlu edecek şeylere yoğunlaşabilseniz daha güzel olmaz mı?
Ama bu kadar değil bendeki çalkantılar.
Bir an onun heyecanını paylaştım. Kendi evliliğe hazırlık sürecimi düşündüm. Pek çok farklılıklar vardır ikimizin arasında doğal olarak. Ama ben de o dönemde az Pollyanna değildim yani. Hiç bir şey umurumda değildi. Tek gözümün önüne gelen, sevdiğim müzik eşliğinde, sevdiğim insanların arasında, sevdiğim insanın elini tutarak nikâh salonuna girişimdi… Henüz hayatımda öyle güzel bir gün yaşanmadı bir daha…
Pır pır atan kalbinin heyecanı bana da bulaştı… Sanki ben yeniden evleniyormuşum gibi… Sanki ben yeniden âşık oluyormuşum gibi… Sanki her şey yeniden başlıyormuş gibi… Taptaze…
Sadece o ilk gün mü yaşanır peki heyecanlar? Doğru insanı bulduysanız tekrar tekrar âşık olursunuz. Evliyken de devam edebilir pek çok güzel duygu… Araya sekteler girmez mi? Girer elbet… Ama bilindik bir çatının altında bile her gün her şey yeniden başlayabilir.
Ne güzeldir akşam sevdiğin adama kapıyı açmak…
Boynuna sarılmak…
Bir arkadaşımın dediği gibi, onunla baş başa bir yemek yerken günün tüm sıkıntısını unutmak…
Tanıdık ve bildik bir insanda yeniden kendini bulmak…
Sevişmek…
Medeni olarak ya da fiziksel anlamda ayrıyken, tek istediği kavuşmaktır çiftlerin. Devamlı beraberlikte ise o ilk günlerin heyecanı ve stresli de olsa bilinmezliği aranır genelde. Oysa her şeyin kıymetini bilmek lazım. Bugün sahip olduklarımız, bir zamanlar hayallerimizdi. Bunu hiç unutmamalı…
Bu taze gelin adayımız şimdi tatlı bir telaş içinde… Yazdıklarımdan ve onun için düşündüklerimden habersiz… Ben ona bana yeniden hatırlattıkları için teşekkür borçluyum. Belki ondan daha çok yol aldım. Ama bugün ben de ondan bir şey öğrendim işte. Yanımdaki insanın kıymetini… İlk defa değil tabi ama bir kere daha…
Yeniden ve yeniden çarpıyor kalbim. Belki daha oturaklı her şey… Ama bakış açımıza göre her şey şekil değiştirebilir. Hatta duygularımız bile…
Gelin adaylarının tüm çabalarının ve güzel duygularının, halk arasındaki tabirle “kocaya varana kadar” olmadığı bir düzende var olabiliriz belki… Kafaları değiştirirsek…
Tüm evliliklerin ilk günkü kadar güzel geçmesi dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder