5 Aralık 2011 Pazartesi

AH BİZ KADINLAR...!

Beş büyük şehirden bir tanesinde, isim yapmış restaurantlardan birindeyiz. Mekânın ve müşteri kitlesinin kalitesine ve düzeyli görüntüsüne diyecek bir söz yok. Sunum güzel, sunanlar kibar. Lezzetler oldukça yerinde. Ortam sakin ve dingin. Derken içeriye giren bir grup kadının canlı ve değişken hareketleriyle ortamın enerjisi birden bire değişiveriyor…
Kadın… Daha önce de demiştik, kadın girdiği yeri değiştirir. Darmadağın da edebilir toparlayabilir de… Alt üst ederken aynı anda hizaya da sokabilir. Kadın melek midir şeytan mı? Bazen melek bazen şeytan ya da aynı anda her ikisi de…
İçeriye giren kadın grubu daha çok orta yaşlı hoş bayanlardan oluşuyordu. Aralarında daha yaşlılar da vardı. Bir tane de 8–10 yaşlarında kız çocuğu… Büyük bir ailenin üyeleri daha doğrusu bir akraba topluluğu olabilirlerdi. Belki bir derneğin üyeleriydiler. Belki de arkadaşlar ya da komşuların bir araya geldiği bir gruptu…
Şen şakrak ve tabi ki yüksek sesle konuşmalar doldurdu içeriyi… Heyecanla ve hızlı hızlı selamlaşmalar ve hatır sormalar da oluyordu. Belli ki burası buluşma noktası olarak belirlenmişti. Arada sırada birer kadın daha masaya yaklaşarak ortama dâhil oluyordu. Her yeni gelen kişi, gecikme sebebini kısaca ve elini kolunu sallaya sallaya anlatıveriyordu masadakilere.
Garsonlar masanın etrafında koşuşturmaya başlamışlardı. Bayanları memnun etmek kolay değildi tabi… Dışardan bakan birisi o garsonların haline acıyabilirdi. Yemek siparişlerini sohbetlerinin arasına sıkıştırıveren kadınlar bir yandan sofra düzenine müdahale ediyor, etrafı düzenliyor ve bitmeyen taleplerini sıralıyorlardı. Düzen dedim değil mi? Kadın demek biraz da düzen demektir genellikle. Biraz temizlik biraz da hijyen demektir aslında… Ne var ki göze çarpan tabloda bu inanışa zıt giden bir şeyler olmaya başladı.
Kadınlardan birkaç tanesi bir takım poşetleri masanın ortasına yaydılar. Haşır huşur poşet sesleri bir sürprize tanık olacağımıza işaret eder gibiydi. Eh kadın demek biraz da sürpriz demek tabi… Poşetlerin içinden kutular çıkardılar heves ve heyecan içinde. Kutuların içinden de ayakkabılar… Rengârenk, uzun topuklu ve model model ayakkabılar… Birbirlerine taze taze alışveriş edilmiş ayakkabılarını göstermeye ve anlatmaya başladılar. Pek şaşırmadınız biliyorum. Kadın demek nasıl olsa biraz da ayakkabı ve alışveriş demek…
Şaşırtıcı olan, bu manzara değildi zaten. Ufak bir detaydı. Ayakkabılar yemek masasının direkt üzerine konularak arkadaşlara sergileniyordu. Birazdan yemek yenecek olan masanın üzerine… Bir vitrinmişçesine kullanılan masa bile bu durumu yadırgamış olabilirdi. Gösteriş faslı bittikten sonra ve yemek servisi yapılmadan önce masanın silinmesi bile talep edilmedi… Her zaman temizlik ve hijyen timsali olmaya merak buyuran bayanlara orada alışkanlıklarını ve savunduklarını unutturan neydi acaba? Alışveriş yapılmasının taze heyecanı mı? Yeni ve gösterişli ayakkabılar mı? Birbirleriyle girdikleri bir güzellik veya şıklık yarışı mı? Acaba çok mu acıkmışlardı? Hiç bir şeyi göremeyecek kadar aç ve doyumsuz halde miydiler?
Geçenlerde twitterda yazılmış olan şu cümle aklıma geliverdi: “Bu ay ayakkabı almayayım da şu parayı kenara atayım belki lazım olur _imza: hiçbir kadın”. Bıyık altından kıs kıs gülmeye başladım. Tabi bu cümlenin ana fikri hijyen değil tutumluluktu. Ama kadının olduğu yerde ana fikirler de birbirine karışabilir. Bazen ana fikir, bazen de bir fikir bile kalmaz ortada... Ana fikir, baba fikir, çocuk fikir, her şey değişir. Yemek yiyecekleri masanın üzerine ayakkabıları koyan bu kadınların akşam evlerinde içeriye ayakkabısıyla iki adım atan kocaları ya da çocuklarına ciyak ciyak bağırdıklarına eminim nedense…
Yerler pis midir? Ayakkabılar yeni olunca altı temiz ve her yere konabilir midir? Peki, mağazada denerken yere basılmaz mı? Yemek masasının temizliği ve hijyeni neyle ölçülür? Evdeki yemek masasının temizliği ile lokantadaki yemek masasının temizliğini kıyaslamada ölçüt nedir? Ah tabi burada milyon tane soru üretebiliriz. Soruların hiçbir önemi yok. Kadın ne yaparsa doğrudur… Acaba?
Anlamamız gereken kadınların değişkenliği… Tutarsızlığı… Kendileriyle çelişebilme güçlerinin büyüklüğü... Kuralları ve tabuları yıkabildiklerinde ne kadar rahat, stressiz ve lokum gibi olabildikleri… Ben ne yemek masasının hijyenik olmasını savunuyorum ne de ayakkabıların altının temizlik derecesini tartışıyorum. Benim dediğim şey, kadın karmaşık bir varlık…
Dünyaya erkek olarak gelseydim… Nasıl olurdu?? Diye düşünürken bile irkiliyorum. Aman aman iyi ki kadınım. Kadınken kadınları anlayamamak daha kolay çünkü… Erkek olup anlayamamak ile kıyaslandığında…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder