Yok mudur her gidişin içinde biraz cesaret ile coşku biraz da bilinmezlik
ve korku? Onca zaman sonra büyük adımlar atarsın ve yine de küçük olmakla
karşılanır, küçük kalmakla suçlanırsın. Bu nasıl dünyadır ve kim bilir ki o
yolculuktan belki de en çok özlediğimi görmeden gelmişimdir.
Zaman… Hayat… Vaktimiz… Hem çok ağırdan alıyor bizi geçerken hem de çabuk
çabuk adımlarla sanki… Hiç olmamış olana kabul sonsuz da var olup esirgeyene
bir açıklamamız yok!
Kalplerimiz birdir de belki fikirlerimiz ayrıdır…
Bir özür az şey
değildir,
Bir pişmanlık
da…
Ne kadar kolay
değil mi bazen, bahanelerin arkasına sığınmak? Öyle oldu, böyle dendi diye
oyalanırken ağzın, kalbinden bir parçayı da koparıp atmışsındır belki… Esas
merakım, nasıl olup da hissetmedin beni senden koparırken?
Fark etmeden birileri
günah keçisi olup büyük ayrılıklara sebep vermiştir de senin gibi bile isteye
günah keçisi olmayı seçen zor bulunur. Büyük ayrılıkların da küçük telafileri
olamaz.
Belki bilerek
değil ama bilmeyerek çok zarar verdin bana.
Düşmanım
değilsin, dostum değilsin. Söylesene bana sen benim neyimsin?
Toplumun sana
biçtiği ve senin içini dolduramadığın o sıfata hiç de layık değilsin.
Bir gün masa
başında konuşacağız belki…
Ama
anlayabilecek miyiz birbirimizi?
Verebilecek
misin bana geçmiş ömrümün telafisini?
Yerine
koyabilecek misin kaybettiklerimi?
Sığdırabilecek
misin küçülmüş aklına KOCAMAN YÜREĞİMİ?
Denilenlere göre
hastaymışsın o zamanlar…
Hastaydın hem de
çok. Görmemek imkânsızdı zaten.
Ben hiç hasta
olmadım mı?
Ben hiç
hastanede yatmadım mı? Bir tek sen mi üzüntülerden kahrolup yorulabilirdin ve
elinin tersiyle itebilirdin geçmişten koşa koşa sana varmış adımlarımı…
Oysa sen hep kalabalıklar
içindeydin bense hep tek başıma.
Ve senin en çok
da ruhun hastaydı…
Bir şeyleri
kaçırmaktan yerinmeyen zihniyetin, özür bilmeyen dilin, donup kalmış kalbin
senin olsun…
Sana kalsa ben
hep çocuk kalayım isterdin.
Çocuklar büyür
biliyor musun? Ama onlara bile bile vurup kaçanları hiç unutmazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder