“Sinir sistemi bozulmuş bu kızcağızın.”
Gözlüklü, orta yaşlı kadın, anaç koruyuculuğunu içine yedirdiği -aslında
benim öyle sandığım- bilgiçlik ve olgunlukla, bir nevi savunma tarzında
söylemişti bunu. O zamanlar beni anladığını düşünmüştüm hep. Anladığı için de
arkamda duracağını, yıllarca aradığım kadınsal destek ve sevgiyle beni sarıp
sarmalayacağını. Kazın ayağı öyle değildi tabi. Değilmiş…
Kim anlayabilir insanı, kendinden daha fazla? Kim kurtarabilir? Bedenini
kaplayan güçlü ama narin deri, gün gelip iyice inceldiğinde, dökülmek ister pul
pul, kabuğu da soyulmak. Çünkü içinde gizlenmiş bir başka SEN var. Kimselere
gösteremediğin, diline akıtamadığın duyguların var. Kim anlayabilir bunu senden
fazla…
Sistem bir hata verince yapılan şeyler belli zaten. Hata kaynağını
ortadan kaldırmak, yeni bir sisteme geçmek ya da yeniden başlatmak.
Sil baştan.
Neden bunu bir türlü yapamayız hayatımıza? Hep başka birilerini dinler,
anlar ve düşünürüz. Kendimize bir türlü sıra gelmeden böyle böyle geçer günler…
Tükenip gider ömürler…
Evlerin içinde, dört duvarlar arasına ne hayatlar sıkışıyor. Ne çok insan
kapalı kapıların ardında yavaş yavaş yok oluyor. Esas yerimiz yuvamız bina
içleri değil bizim; doğa ananın kanatlarının altı… Ne kadar ayrı kaldık ondan.
Ve öz soyumuz onun kadar korumadı bizi. Havasını suyunu vermedi onun kadar.
Ancak vurulmuş bir baskı kafamıza kafamıza!
Sonunda çatladı damarlar. Bir de bakmışsın vücudun infilak etmiş ve kutu
kutu ilaçları yutuyorsun. Hem de hiç faydası olmayan.
Gözlüklerinin içinde parlayan ceylan gözlerini bana uzun zaman
odaklamadan, beklediğimden çok daha çabuk gitti. Hiç ummadığım zamanlarda, ona
uzattığım el havada asılı kaldı. Buna rağmen çok doğru bir tespitti onunki. Hiç
kimse, hatta ben bile farkında değildim ama daha gencecikken sinir sistemim inceden
inceye, ruhum ise derinden zarar görmüştü. Hem de beni en çok sevdiğini iddia
edenlerin sayesinde olmuştu bu.
İşin tuhaf yanı, sizi en çok üzen insanın bile bir şeyler öğretip, size
bir şeyler katıp sonra da yaşamınızdan usulca çekip gitmesidir. Zaten hiç
gelmemiş olduğunu sandığınız anlarda, size bıraktığı o fikri hatırlar ve
inanırsınız, “evet bu insan benim hayatımdan geldi geçti” diye. Özgür,
hesapsız, belirsiz bir rüzgâr gibi… Sertlik derecesine bağlı olarak verdiği
hasar ya da huzur duruma göre değişir.
Hep içinizin yandığı yerden teşekkür edersiniz canınızı yakanlara bir
gün. Her şeyi adım adım aştıktan sonra…
En kıymetli hazineleriniz; aklınız, duygularınız ve hayallerinizdir. Onlara
sahip çıkmak için buradasınız. Sinir sisteminiz hata verene kadar birilerinin
ve bazı düşüncelerin kölesi, kurbanı ya da yenileni olmayın. Kendinizi kimsenin
insafına terk etmeyin. Kendinize sahip çıkın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder