27 Aralık 2017 Çarşamba

SADECE BİR IŞIK

“ Kendini iyi hissettiğin yerlere git” dedi bilge adam.

Aklaşmış saçlarına ve sakalına, yüzünde yerleşmeye başlamış kırışıklara bakıldığında dudaklarından dökülen, basit bir öneriydi. Ancak gözlerine dikkatli bakarsanız görebilirdiniz o anlamlı derinliği… Yakınlaştıkça insanı içine çeken bir kuyu misali, merak ile korku bir arada, gözü kapalı dalmak isterdiniz içine. Hele ki kendinizi bir yerlerde kaybetmiş, unutmuşsanız…

“İyi hissettiğim yerler? Bunu uzun zamandır düşünmemiş olmalıyım.”
Acemice ağzımdan çıkan sözleri sessizlikle karşıladı. Bulunduğumuz yer çok huzurluydu. Uçsuz bucaksız bir yeşilliği tepeden izleyebiliyorduk. Hep burada kalsam, bilgenin dizlerinin dibinde. Eski bir hayatım vardı ve onu bir anda silip attım diyebilsem. Ah ben kendimi bir bulabilsem, götüreceğim zaten iyi yerlere, iyi hissettiği yerlere…
Uzaklardan bir kuşun sesi yankılandı. Özgürlük çağrısı mı bu? Büyükşehirlerin yalancı ve yabani kıskacında sıkışıp kalmış ölümlüler için ne uzak bir şey o özgürlük. Ancak kameralara gözüken yüzünü bildiğimiz insanlar ve yanı başımızdaki büyük boşluklar…
“Kendimi iyi hissedeceğim bir yer kalmadı sanırım”
Utanarak çözülüverdim adamın sessizliğinde, durgun dinginliğinde. Ne desem beğenmeyecekti. Kabul etmeyecekti. Gözlerini kırpmadan yüzüme bakarken, tekrar yanıt verip vermeyeceğini kestiremedim. Öylece bekledim.
“Yolun sonunda değilsin”
Evet, büyük acılar çekmemiştim belki ona göre. İpin ucuna kendimi asacak kadar kötü halde değildim. Çok büyük kötülüklere şahit olmuş, ağzımı açsam susturulmuş, kendim zarar görmesem de gördüklerimle zehirlenmiş gibiydim. Artık içim almıyordu. Dışardan tuzu kuru görünen hayatım, anlamına kavuşsun diye çabalıyordum. Umutsuz vaka olmayışıma karşın, sıkı sıkıya tutunabileceğim bir şey de yoktu.
Bilgenin çok fazla soruyu yanıtlamayacağını biliyordum. Kendim çözümlemem gereken konuları ona devredemezdim. O sadece bir ışık yakacaktı. Ben o ışığı büyütecek, içine girip aydınlanacak sonra da başkalarını aydınlatacaktım. Önce kendim kurtulacaktım tabi. Sıkışmışlık hissi bazen en ağır işkencelerden bile kötüdür. Gitsen gidemezsin, kalsan kalamazsın.
Keşke senin gibi biri olsaydı hayatımda. Her zaman danışabileceğim. Sığınabileceğim. Gösterdiği yola güvenebileceğim. Yanında huzuru hissedebileceğim…
“Çok uzakta arama”.
Sanki beni duymuş gibi konuştu. Uzanıp tecrübeli ellerinden öpsem kızar mıydı acaba? Bir Tanrı, bir lider ya da bir baba figürü ararız sanki hep. Sonra da aradığımız şey kendimiz oluruz.
Bilgenin yanından ayrılırken, aradığım şey olmaya karar vermiştim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder