Ey aşk! Önünde imparatorluklar bile eğilir…
Sanki yüreğini göğsüne emanet koymuşlar, birazdan da onu oradan sorgusuz
sualsiz alacaklar… Bir şeyler bitecek, elinden akıp gidiverecek. Yine de
vazgeçmeden, tüm ağırlığınla asıldığın, peşini bırakamadığın, artık bir parçanı
teslim ettiğin kalleş bir duygu o…
Fazlalıklarından kurtulduğunda ya da seni kirleten herhangi bir şeyden
arındığında elinde kalan tek şey nedir? Belki de bir tek onunla yaşamalı. Aksi
halde nefeslerin gerçek değil.
Aşk geldiyse matlıklar gider, karmaşık ama çekici girdaplar gelir. Ne
olduğunu anlayana kadar içine girip kaybolmuşsun bile.
Bir an ısınır biraz sonra üşümeye başlar, alevler içinde yanar ve aniden
buz kesersin. İkisi aynı anda ve birbirine şifa olmadan…
Seni ne öldürür?
Onu ne öldürür?
Zaman? Bilinirlik? Alışkanlık? Peşinden koşturan o savruk rüzgârın içindeki
ulaşılmazlığa ve yıpranmış hayallerin döküntülerine bakılırsa, aslında can hep
ulaşamadığına tutunup durur, düşeceğini bile bile.
İşveli bakışlar, harika bir vücut falan değil ki aşk. Kimden kime akacağının
bilinmezliğiyle insanı hem yoran hem ayakta tutan, konturları belirsiz,
ahlaksızca kifayetsiz, kocaman bir enerji…
Sekssiz aşklar biliyorum ve aşksız seksler.
Havasız, cansız evlilikler biliyorum ve göklerde uçuşan bahar tazesi
özgür ilişkiler.
Bir şeyin içine hapsedilmiş her şey ölmeye mahkûmken, haz ayıplanırken,
aşk saklanırken, muhabbet taşlanırken, aşkın yarısı kara çarşaflar içinde
boğulurken, aşkın diğer yarısı nasıl ayakta kalabilir?
Sağlam bir aşk mı istiyorsun ya da sağlam bir adam?? Diğer taraf ta taş
gibi bir kadın arzu ediyor…
Evlilik aşkı öldürür mü?
Evlilik, hani o bol şahitli, bol imzalı, bol masraflı; sınırları belli,
planlı programlı müessese. Fazlaca toplumsal, fazlaca kontrollü… Evlilik aşkı
tutup yakalayabilir mi de öldürsün?
Ondan korunmak için inşa edilmiş kaleler bile olsa delip geçer. Aşk bir tür
savaş olabilir ancak. Akıl bile ona yetememiş, onu çözümleyememiş, sahibini ona
teslim etmişken, onu tanımlamaya çalışmak bile boşuna…
Aşk, evlilikle tescillenir mi? Hiçbir yazılı ya da sözlü kanun bunun sözünü
vermez dikkat edersen. Evlilik, aşkın yanından geçebilirse kârlı saysın
kendini…
Aşk görünmezdir! Sen onu kapalı kapılar, binalar, imzalar ve her hangi
bir sınır içinde tutamazsın ki. O varsa vardır yoksa yok…
Takip edilebilir mi sanıyorsun onu? Nerde, ne zaman ve nasıl olduğu
görülebilir ve izlenebilir mi ki? O yalnızca iki kişinin arasında gizli bir
anlaşma. Belki kendileri bile bilmiyorlar…
Eğer bir gün öleceği varsa da, Azrail’inin kim veya ne olacağı nerden
bilinebilir ki? Uğrunda koşarken kendi kendimizin cellâdı olmayalım da…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder