Bulutlu bir sevgililer günü oldu bu... Gri-siyah, puslu ve yağmurlu;
yollu ama yordamsız, gösterişli ama karaktersiz, kalabalık ama yalnız bir sevgi
günü oldu. BİR tanelere göndermeli, İKİ yüzlü, ÜÇ BEŞ kuruşa satılık, özünden
uzak ve karanlık bir oyun sahnelenir gibiydi. Yüzlerde maskeler, kalıplara
yapışan roller hakkıyla oynandı. Sonunda alkışlar patladı, salon inledi, perde
kapandı. Oyunun adı: DÜZENBAZ dı…
Ne oldu da böyle oldu?
Kimse çıkıp da “kral çıplak” demedi. Kimse aynaya bakmadı. Yüzü kızaran
olmadı. Kapalı kapılar ardında aldatmalar sürdü ama kırmızı gül satışları
patladı. Acıklı videolar paylaşıldı net üzerinden ama kimse kaynayan
çaydanlığının altını kapatmadı. Yaslar dillere dolandı ama kutlama
rezervasyonları iptal edilmedi.
Ben SİYAH giyiyorum bugün. İnadına, aykırı ve arızalı bir şekilde beyaz
tenime siyahları yakıştırıyorum. Ama bakıyorum kömüre dönüşmüş vicdanlarını
kimse aklamaya uğraşmıyor. Hadi profil resimlerimizi liderimize dönüştürelim,
kabul. Peki ya kağıt üzerindeki kirli anlaşmaları kim bozacak?
Birkaç ay önce bas bas bağırılan “paranızı harcamayın” naraları nereye
gitti? Ben söyleyeyim; hazır Cuma akşamına da denk gelmişken, iyi kötü bir
müzik eşliğinde, mum ışıklı masalarda kırmızı güllerin sunumuyla kendinden
geçmeye…
Bugün güllerin rengi KAN kırmızı…
Uzun yıllardır tanıdığım Neşe Hanım’ı çok severim. Ama diyor ki “eğlenmeye
de dışarı çıkmaya da ihtiyacı var insanların”. Kusura bakmayın, sizi severim
ama hatalarınızla… Keşke gözlerinizdeki perdeleri indirebilseydim.
İnsanların neye ihtiyacı var biliyor musunuz?
Gerçek kelimelere,
Gerçek gülüşlere,
Gerçek duygulara,
Gerçek temaslara.
Satın alınmış riya serilerine değil.
Evdeki sıcak huzura, saygıya, el birliğiyle kurulmuş sofralara, Tanrı
misafirleri ağırlamaya ihtiyaçları var.
Sevgilisi, karısı ya da kocası olmayanların; yastığa başını gömüp bir an
önce bu gecenin bitmesini dileyerek uyku ilaçlarına sarılanların,
hatıralarından ya da umutsuzluklarından kaçamayan gönlü kırıkların olduğunu
bile bile; masasına dizdiği güllerin resmini sosyal medyada sergileyen düşünce
yoksunlarına ihtiyaç yok gerçekten.
O resimlerin anlamı nedir biliyor musunuz?
“Bakıııın benim kocam var”
“Bakıııın sevgilim bana âşık”
“Bakıııın ben çok seviliyorum”
Daha türetebilirim ama içim elvermiyor. Hiç mi yalnızlık çekmediniz,
sevdiğiniz birini kaybetmediniz, hayalinizdeki kişiyi ararken üzülmediniz?
Biraz insaf, biraz düşünce…
Aşk şarkıları çalacak bu gece mekânlarda… Dejenerasyona uğrayanların
haricinde, hepsi aşk acısıyla, özlemle, yoklukla yazılıp besteleniyor. Ne yüzle
dinleyecek, alkış tutacak, eşlik edeceksiniz?

Bugün güllerin rengi KAN kırmızısı;
Kimi yerlerde damla damla, kimilerinde oluk oluk akıveren gözyaşlarının
hatırına…
İncelikten kırılacağınız bir gün varsa, o bu gün olmalıydı. Bu ve bunun
gibi GÜYA özel günler. Sistematik olarak belirlenip takvimlere işlenmiş planlı
satışların özel gün olmakla ilgisi yoktur. Özel insan da özel gün de yürekte
saklı olmalı. Parayla imanın kimde olacağı belli olmaz misali. Mahremiyet bu
yüzden de gerekli… Sahip olduklarınızı göze sokmaya gerek yok.
Yastığına sarılıp gözyaşı döken bütün insanlar için yazıyorum. Hepsinden
özür diliyorum; bu çıkar dünyasına hizmet eden tüm görüntüler, sesler ve
düşüncesizlikler için.
Tanımasam da sizleri çok seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder