Nasıl ki bir insan ya da herhangi bir canlı, göründüğünden fazlası
olabiliyorsa; bir kitap ya da onun gibi cansız nesne olarak tanımladığımız
herhangi bir şey de, göründüğünün ötesinde büyüklüğe, enerjiye ve anlama sahip
olabilir. Bunu fark etmek için, maddenin ötesinde görebilmek gerekir. Ve
zamanın ötesinde… Ve görünenin ötesinde…
Bir insan, bir olay, bir durum, bir etkinlik veya herhangi bir yenilik,
size çok şey katabilir. Günlük olmayan ve henüz sıradanlaşmamış yenilikler,
hastalığa iyi gelebilir. Kafa karışıklığını çözebilir. Belki yeni bir dünyaya
adım atmanıza yol açabilir. Hatta hatta yeni bir dünya kurmanıza…
Alışıldık entelektüel öneriler sunmayacağım burada kimseye… Çıkar ya da
getiriler için bir çaba da harcamayacağım. Yazmayı sevdiğim için yazıyorum.
Herkes sevdiği şeyi yapmalı…
Kitabı sevdiğim için gitmeliyim diye düşünüyorum oraya… Kitabı seveni
sevdiğim için de aynı zamanda…
Uzaklaşmak için gitmeliyim… İstanbul’un kirinden pasından arınmak için
belki… Belki de kaçmak için İstanbul’un İstanbul olmuş yapılarından,
kazılarından, kaynayan kazanlarından…
Orada bir yazar kitlesi, bir okur grubu, bir aydınlık potansiyeli olduğu
için değil… Orası gitmeye değer bir yer olduğu için gitmeli… Nerelere ulaşmak
için yollar kat etmiyoruz ki… Aşka, işe ya da kafa dağıtmaya ulaşmak için koşarcasına
gitmiyor muyuz hep yolları? Hep bu uğurda tüketmiyor muyuz sabrı, parayı ve
kıymetli vakitleri? Gidilmeye değer bir zenginlik görüyorum orada… Maddiyatla
bütünleşmemiş, rekabete bulaşmamış, bozulmaya yüz tutmamış bir birliktelik
zinciri görüyorum orada…
Tüyap’ta…
Bu yılın ana teması ÇOCUK…
“Çocuklarınızla gidebilirsiniz” dediğimde,
“Oyuncak yok orada, oyalanamazlar” gibi cevaplar duyuyorum.
İşte tam da bu yüzden gidilmeli diye düşünürken bir de bakıyorum
çıkıvermiş ağzımdan yönlendirici sözler…
“Gitmelisiniz” diyorum…

Çocuklar kendi oyunlarını kendileri yaratırlar. Onların çoğu zaman
oyuncağa bile ihtiyacı olmaz. Büyükler dayatırlar oyuncağı, bilgisayarı,
telefonu, parayı… Oyalansınlar diye… Ama kitabı ve insanı dayatmazlar. Sevgiyi
dayatmazlar…
İşte bu yüzden ısrarla gitmeli Tüyap’a… Gerçek dünyaya, çocukların iç
dünyasına, kendi gizlediğimiz sıkışmış ve unutulmuş dünyalarımıza açılmak için…
Hepimiz eksiğiz bir noktada… Biraz tamamlanmak için gitmeliyiz belki de…
İstanbul’da yaşamanın değerini anlamak, kültürün unutulmadığını bire bir
hissetmek, belki biraz çocuk olmak, içimizdeki çocuğa ulaşmak ya da gri
binalardan uzaklaşmak için…
Bir nedenle girmeliyiz o dünyanın içine… İster sosyalleşmenin ve
büyümenin gerekliliğini destekler gibi, ister entel görünmek ister gibi… Kitap
kurtları gibi… “Ne için” ya da “ne gibi” olduğu önemli değil…
Bir kitap, bir hayat değiştirir, bilir misiniz?
Bir kitap, çok yaralar iyileştirir.
Anadolu’nun ücra köşelerindeki okulların çalışkan öğretmenlerinin
duyurularını hatırlamalı… Okullarında hatta yaşadıkları köyde kitap
olmadığından, kütüphane kurabilmek için bizlerden yardım isteyişlerini
hatırlamalı… Kitap sevgisini ve öğrenme bilincini öğrencilerine aşılayabilmek;
tek bir kitaba ulaşabilmek için yılmadan arayışlarına devam edişlerini
hatırlamalı… Zenginliğimize şaşmalı… İstanbul’da, Tüyap’ta ya da herhangi bir
kitapçıda olabilmenin zenginliğini hissetmeli…
Tüyap, kitapların ötesinde bir zenginliği sunuyor gözler önüne…
Sevdikleriyle birleşebilir orada… Ya da sevdiklerinden uzaklaşabilir… Fark
etmez…
Benim için, uzun bir yola çıktığımdan beri karşıma çıkmış olan fırsat ve
güzelliklerden biridir Tüyap. O yolda yürürken keyif içinde olmanın, hedefe
ulaştığım anda alacağım haz kadar önemli olduğunu hatırladığım yerdir.
Hediye fuarı gibi düşünebilirsiniz. Kitaplar da hediyedir bizlere. Fark
etmesek de en güzel hediyelerdir. Kıvranırız birine hediye alırken hani… Neyi
sever, neye ihtiyacı vardır diye… Kitaba ihtiyacı vardır, kendisi bilmese de… Hem
arkadaşı olur hem aklı, hem duygusu hem parası hem de dermanı; ona bir kitap
götürdüğünüzde…
Hediye olarak birine kitap almayı ve bana kitap hediye edilmesini çok
anlamlı bulduğumdan bile değil. Sadece kitabın kokusunu almak için bile gidebilirim
Tüyap’a…
Kitabın kokusu, kimyası ve fikri ciğerlerime, kalbime işlemiştir benim.
O nedenle ben şimdiden oradayım, insan seven ve dolayısıyla kitap seven
biri olarak…
YAZAR olmaktan daha önce, OKUR olarak ordayım.
Ya siz?
Bir kitap, bir hayat değiştirir, bilir misiniz?
YanıtlaSilBir kitap, çok yaralar iyileştirir. çok iyi söylemişsin ellerin dert görmesin