19 Kasım 2012 Pazartesi

TÜYAP’A NEDEN GİTMELİ?


Nasıl ki bir insan ya da herhangi bir canlı, göründüğünden fazlası olabiliyorsa; bir kitap ya da onun gibi cansız nesne olarak tanımladığımız herhangi bir şey de, göründüğünün ötesinde büyüklüğe, enerjiye ve anlama sahip olabilir. Bunu fark etmek için, maddenin ötesinde görebilmek gerekir. Ve zamanın ötesinde… Ve görünenin ötesinde…
Bir insan, bir olay, bir durum, bir etkinlik veya herhangi bir yenilik, size çok şey katabilir. Günlük olmayan ve henüz sıradanlaşmamış yenilikler, hastalığa iyi gelebilir. Kafa karışıklığını çözebilir. Belki yeni bir dünyaya adım atmanıza yol açabilir. Hatta hatta yeni bir dünya kurmanıza…
Alışıldık entelektüel öneriler sunmayacağım burada kimseye… Çıkar ya da getiriler için bir çaba da harcamayacağım. Yazmayı sevdiğim için yazıyorum. Herkes sevdiği şeyi yapmalı…
Kitabı sevdiğim için gitmeliyim diye düşünüyorum oraya… Kitabı seveni sevdiğim için de aynı zamanda…
Uzaklaşmak için gitmeliyim… İstanbul’un kirinden pasından arınmak için belki… Belki de kaçmak için İstanbul’un İstanbul olmuş yapılarından, kazılarından, kaynayan kazanlarından…
Orada bir yazar kitlesi, bir okur grubu, bir aydınlık potansiyeli olduğu için değil… Orası gitmeye değer bir yer olduğu için gitmeli… Nerelere ulaşmak için yollar kat etmiyoruz ki… Aşka, işe ya da kafa dağıtmaya ulaşmak için koşarcasına gitmiyor muyuz hep yolları? Hep bu uğurda tüketmiyor muyuz sabrı, parayı ve kıymetli vakitleri? Gidilmeye değer bir zenginlik görüyorum orada… Maddiyatla bütünleşmemiş, rekabete bulaşmamış, bozulmaya yüz tutmamış bir birliktelik zinciri görüyorum orada…
Tüyap’ta…
Bu yılın ana teması ÇOCUK…
“Çocuklarınızla gidebilirsiniz” dediğimde,
“Oyuncak yok orada, oyalanamazlar” gibi cevaplar duyuyorum.
İşte tam da bu yüzden gidilmeli diye düşünürken bir de bakıyorum çıkıvermiş ağzımdan yönlendirici sözler…
“Gitmelisiniz” diyorum…
Hayatın kendisi bir oyunken, bir yerde oyuncak olmadığı için oraya çocuk götürmemenin bir yanılgıdan kaynaklandığını görmeniz için gitmelisiniz.
Çocuklar kendi oyunlarını kendileri yaratırlar. Onların çoğu zaman oyuncağa bile ihtiyacı olmaz. Büyükler dayatırlar oyuncağı, bilgisayarı, telefonu, parayı… Oyalansınlar diye… Ama kitabı ve insanı dayatmazlar. Sevgiyi dayatmazlar…
İşte bu yüzden ısrarla gitmeli Tüyap’a… Gerçek dünyaya, çocukların iç dünyasına, kendi gizlediğimiz sıkışmış ve unutulmuş dünyalarımıza açılmak için…
Hepimiz eksiğiz bir noktada… Biraz tamamlanmak için gitmeliyiz belki de…
İstanbul’da yaşamanın değerini anlamak, kültürün unutulmadığını bire bir hissetmek, belki biraz çocuk olmak, içimizdeki çocuğa ulaşmak ya da gri binalardan uzaklaşmak için…
Bir nedenle girmeliyiz o dünyanın içine… İster sosyalleşmenin ve büyümenin gerekliliğini destekler gibi, ister entel görünmek ister gibi… Kitap kurtları gibi… “Ne için” ya da “ne gibi” olduğu önemli değil…
Bir kitap, bir hayat değiştirir, bilir misiniz?
Bir kitap, çok yaralar iyileştirir.
Anadolu’nun ücra köşelerindeki okulların çalışkan öğretmenlerinin duyurularını hatırlamalı… Okullarında hatta yaşadıkları köyde kitap olmadığından, kütüphane kurabilmek için bizlerden yardım isteyişlerini hatırlamalı… Kitap sevgisini ve öğrenme bilincini öğrencilerine aşılayabilmek; tek bir kitaba ulaşabilmek için yılmadan arayışlarına devam edişlerini hatırlamalı… Zenginliğimize şaşmalı… İstanbul’da, Tüyap’ta ya da herhangi bir kitapçıda olabilmenin zenginliğini hissetmeli…
Tüyap, kitapların ötesinde bir zenginliği sunuyor gözler önüne…
Herkes farklı yönde bir doyum alabilir…
Sevdikleriyle birleşebilir orada… Ya da sevdiklerinden uzaklaşabilir… Fark etmez…
Benim için, uzun bir yola çıktığımdan beri karşıma çıkmış olan fırsat ve güzelliklerden biridir Tüyap. O yolda yürürken keyif içinde olmanın, hedefe ulaştığım anda alacağım haz kadar önemli olduğunu hatırladığım yerdir.
Hediye fuarı gibi düşünebilirsiniz. Kitaplar da hediyedir bizlere. Fark etmesek de en güzel hediyelerdir. Kıvranırız birine hediye alırken hani… Neyi sever, neye ihtiyacı vardır diye… Kitaba ihtiyacı vardır, kendisi bilmese de… Hem arkadaşı olur hem aklı, hem duygusu hem parası hem de dermanı; ona bir kitap götürdüğünüzde…
Hediye olarak birine kitap almayı ve bana kitap hediye edilmesini çok anlamlı bulduğumdan bile değil. Sadece kitabın kokusunu almak için bile gidebilirim Tüyap’a…
Kitabın kokusu, kimyası ve fikri ciğerlerime, kalbime işlemiştir benim.
O nedenle ben şimdiden oradayım, insan seven ve dolayısıyla kitap seven biri olarak…
YAZAR olmaktan daha önce, OKUR olarak ordayım.
Ya siz?


1 yorum:

  1. Bir kitap, bir hayat değiştirir, bilir misiniz?
    Bir kitap, çok yaralar iyileştirir. çok iyi söylemişsin ellerin dert görmesin

    YanıtlaSil