Çocukluğumun çok da tatlı geçtiği söylenemez. Şimdiki aklımla bakınca, her
çocuk gibi, heyecanla yeni maceralara açılan günlerin keşfinde kaybolmak
isterken, nedenini bilmediğim dehlizlerde bulurmuşum meğer kendimi… Bu karmaşıklığın,
tezatlığın bir kısmını anlayabiliyordum o zaman, bir kısmını ise hâlâ
anlayamıyorum.
Karanlık hissetmek nedir? Bilenler belki bilir. Ne büyük günahtır hâlbuki
çocuklarla karanlığı tanıştırmak, bunu hissettirmek ve onlarda bunu
yerleştirmek. Kim kesecek hesabını çocuklara karanlık hissettirilmiş günlerin?
Mutlu olduğum şeyler hatırlamak bile, bu işe yani hayata iyi bakabilmek
için bir neden teşkil ediyor sanırım. Mesela Pazar sabahları Barış Manço’nun
çocuklar için hazırladığı programı seyretmek.
“ Adam Olacak Çocuk”.
Ah Barış Abi ah nasıl da anlardı çocukların dilinden. Onların dünyasına
ne tatlı dokunuşlarda bulunur, onları onure eder, onlara saygı gösterir,
kendilerini keşfe katkıda bulunurdu. Birer kıymetli taş gibi sunardı onları,
gözlerimiz kamaşırdı. Oraya çıkmayı hiç düşlemedim ben bir çocuk olarak. Ama
onun sıcak sesine, şefkatine, babacanlığına kendimi kaptırır giderdim düşler
ülkesinde yaşayan kahramanlar gibi. Çocuk ruhuma uzaktan bile dokunuyormuş
meğer o güzel yüreğiyle. Adam olamayanların ülkesinde böyle bir programı yapmış
olmasına sevinsek mi üzülsek mi bilemedim. O program neden devam ettirilmedi
bir daha? Veya benzeri programlar yapılamadı? Çünkü onun güzel yüreğinden kopup
bize sunulmuş bir parçaydı, adam olacak çocuk fikri. Şimdi öyle güzel adamlar
kaldı mı…
Çocuklar zorla sevilmez ki. Bu içten gelen bir şeydir. Bu toplumda
gerçekten çocuklar seviliyor olsaydı, gündemimiz bambaşka konularla dolu
olurdu. Bir Atam bir de Barış Manço kalkıp geri gelebilse keşke...
Çok üzülürken hallerine, elinden bir şey gelmemesi ne acı çocuklarımızın
iyiliğine.
Özenti, taklit, kopya, vitrin toplumu olmuşuz biz. Çocuklara ve iyiliğe
çok aykırı bir düzenimiz var. Hüzünlü geçmiş çocukluğumu bile özletecek kadar
hem de…
Seksenlerde çocuk olmak… Ne çok yazılıp çizildi bununla ilgili. Ne çok
içimizi dökmüşüzdür sosyal medyada. Kirli bir dünyada çocuk gibi çocuk kalabilmiş,
çocukluğun ucundan da olsa bir şeyler yaşayabilmişiz.

Şimdi açıp gökyüzüne ellerimi, bir çocuk aklının masumiyeti ve
tarafsızlığıyla sorsam, neden hep iyi şeyler bitiyor diye, meleklerden samimi
bir cevap gelir miydi?
Bir aksakallı dede çıksa, her şeyi tek tek açıklasa, kara tünelin sonunda
bir aydınlık umudu gösterse, yeniden güzel biten hikâyeler anlatabilir miyiz
çocuklarımıza?
Çocuklar çocukluk eskiden güzeldi, şu an ki cocuklar kuşlar musalı koyduk bir kafesin içine menfaat çıkar gösteriş uğruna, sevgi saygı güven vardı,
YanıtlaSil