28 Şubat 2019 Perşembe

NASIR


Sus diyor bana. Susmak, gitmekle yarı yarıya aynıdır aslında. Anlamak için bir ömür gerektiğine inanmaya başladığımız noktada, anlaşılmanın ve anlayabilmenin güçlüğüyle burkuluyorum.

Yalan mıdır yanlış mı şimdiye kadar doğru bildiklerimiz? Aynıyken yediğimiz içtiğimiz nasıl ayrı düşebilir bu kadar fikrimiz? Ben artık bilemiyorum, anlayamıyorum nerede öldü bizim hayallerimiz? İçimdeki kırıklıklar bu kadar gerçek olmasaydı, böyle derimi dele dele kanatmazdı herhalde… Çok sivridir bazı sözler, ömür boyu batıp kalıp yüreğinin en hassas yerine…
Susmak, idare etmek değildir ki… Saygı değildir, sabır değildir susmak, ayrışmaktır giderek birbirinden. Susmak, silinmektir; en taze hallerinden koparak çürümeye yüz tutmaktır.
Sus diyorsun bana öfkeli yüzünde gezinen hiç tanımadığım gölgelerle. Susarsam yok olmuşum demektir. Sen bunu kabul edebilir misin öyle hemen?
Yalnızlıkların en kötüsü de beraberken olan. Uzattığın elin havada kalması kadar berbattır, aynı dili konuşamadıkça zehir saçan dillere hâkim olamamak.
Ne acıdır bazen geçmişte yakalayabildiğin tatlı şeyleri gelecekte bir yere yerleştirememek. Böyle böyle bugünü de ellerinden kayıp yitirivermek…
Battı ince ince bazı şeyler, dışarıdan kaya gibi sert görünen incecik yüreğime. Anlatamadım kimseye, anlaşılamadan düğüm düğüm yok olup gitti boğazımdan içime.
Bağırdım olmadı,
Bekledim olmadı,
Kendi haline bıraktım olmadı.
Bir tek gitmeyi beceremedim işte. Gitsem özgürleşirken iyileşirdim belki de. Bencilleşerek duyarsızlaşırdım ve batıkları, kesikleri, kan sızdıran yaralarımı hissetmezdim belki de.
Siz söyleyin, bir duygu nasır bağlar mı?
Yoksa kabuğunun altında hep derin derin sızlar mı?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder