Yağmur yağınca gönül dost
istiyor, muhabbet istiyor.
Aşk istiyor.
Battaniye bahane, çay bahane,
sahlep bahane… Sarılıp sevilmek istiyor.
İnsan kirletiyor, yağmur
temizliyor.
Onun için belki de alelacele
kaçıyorlar ona maruz kalmamak için. Bir benim gibi deliler altında durup
ellerini açıyor, düşünmeden ıslanıyor. Onunla arınılıyor bir nevi. Korkular, kötülükler,
hastalıklar ve yosunlaşmış bir takım dalaverelerden… Gelgitli ruh hallerinden,
vahşetten, hıyanetten…
Yağmur kokuyor, o döküldükçe
toprak da kokuyor. Toprak kokunca gözümüzü kapatıp kokluyoruz bir tek. Asfalt değil,
beton değil sadece toprak kokunca…
Yağmurun notaları var. Müzikler
duyulmuyor ki koca şehri kaplayan kaostan, gürültüden, karmaşadan.
Duyulmuyor sesimiz,
Azalıyor nefesimiz,
Bilinmiyor kıymetimiz. O yüzden
her geçen gün daha çok birbirimize giriyoruz.
Yağmur hatırlatıyor, en
değerli anları. Çünkü yağmur yağınca duruyor birşeyler. Bekleniyor dinmesi. Islandıkça
eriyip gideceklermiş gibi.
Yağmur,
Tek bir adımla çok yere
gidebilmek gibi. Tüm evrene ulaşmak, sonsuzluğa karışmak, Yaradana kavuşmak… Hem
doğup hem ölmek, sessizlikle konuşmak, ayrıyken sarılmak, yanarken sönmek gibi.
Kaybolup solmuş tüm renklerimize aynı
aynda bürünmek, gök kuşağını görmek gibi.
Tüm yaralara deva gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder