“Ben de öyle tatlı bir hayat istiyorum.” dedi izlediği filmden
gözlerini uzaklara doğru kaydırarak. Ve devam etti, sanki ayaklarının üzerine daha
da sağlam basıp ölesiye inanarak,
“Benim de öyle tatlı bir hayatım
var, olacak.”
Önce içinden tekrarladı sayısız kere. İçtenlikle inandıklarına
yapışırcasına yakın durdu hep. Öyle kimsesiz çocuklar gibi bırakıp gitmedi,
hayallerini, umutlarını ve cesaretini. İçerden dışarı doğru harekete geçti
duygular, enerjiler, titreşimler ve olaylar. Herkes birbirini tekrarlıyordu. Onun
hayalleri de farklıydı kendi de.
Tatlı bir şarkı duydu. Sonra tatlı ılık bir rüzgar esti. Diline tatlı bir
his geldi.
Kalbinden birşeyler süzülerek gökyüzüne fırlatıverdiği hayal toplarına
karışıyordu sanki.
Olaylar gelişmeye başladı. Etrafındaki
güçlü hareler çoğaldı. En çok da o tatlı müziği duyuyordu. Herkes ona
gülümsüyordu. O yüreğiyle inanıyor ve yüreğinden katarak yaşıyordu.
Bazı kişiler yüksekten sallayıp dibi boylarken bazıları alçaktan alıp
güvenli yükseliyordu.
“Bu benim yolum” dedi.
“Neden sizinkinden farklı olmasın
ki…”
Bir anda etrafında hayal bile edemeyeceği kadar çok istediği şey buldu. Onlara
doyacak kadar zamanı ve fırsatı da…
Kimileri dışardan gülüyordu. Alay ile.
Kimileri de onun gibi içinden. Sabır ile.
Gülümsemesi şarkıya karıştı. Artık hayat çok tatlıydı. En ilginç tarafı
da, en derin acılardan bu hale gelmiş, getirilmiş, getirebilmiş olmasıydı. İnsan
neden ona ilham veren şeylere coşkuyla sarılmasındı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder