İnce ince kıydım cevizleri. O gece kafaya koymuşum bir kere. Mutfak
robotu yok diye vazgeçmedim. Önce mutfak örtüsünün içine koyup katladım. Üzerinden
boydan boya geçerek kavanozla ezdim. Bunu anneanne göstermişti bir keresinde.
Gördüğünü kolay unutmuyor insan. Keşke hep iyi şeyler görsek işte bu yüzden.
Yumuşacık mutfak örtüsü, içine aldığı cevizlerle bütünleşip onların
rengine boyanmıştı. Ezmeyi tahtanın üzerine döküp büyük bir bıçakla kıymaya
devam ettim. Bir daha bir daha, çapraz boydan boya. Ülkemin insanları gibiydi
cevizler; ezildikçe kucaklaşıyor, sonra yağı çıkana kadar tekrar eziliyor, alt
alta üst üste birbirine karışıyordu. Ayrılmıyorlardı hiç. Yine birlikte aynı
yola gideceklerdi. Ne kadar ayrışır gibi olsalar da özünde hep aynı yapıyı
taşıyacaklardı. Robot olmayınca 15 dakika falan sürmüştü. Robot olsa bzzzt 15 saniye…
Kadın eli değmiş, şefkatle birleştirilmiş, sabırla çevrelenmiş bir şeyler kokardı
eskiden mutfaklarda… Yeniliklerin ışığında kurumaya yüz tutmuş eski zevklerimizle
değerlerimizin uzaklığını hatırlattı bana. Kadınların nasıl da içini
yemeklerine döktüğünü ve sanatçıların eserlerine ve annelerin çocuklarına…
Ne kadar alışmışız aslında işlerimizi kolayca halletmeye…
Eskiden her yere yürürdü insanlar, arabalar yokken. Ağrı kesmeden olurdu
ameliyatlar ve doğumlar. Çaresizdi kimi zorluklar…
Daha bir vakit aldı ama daha bir tatlı geldi yemesi sonra…
Zorlaştıkça daha kıymetli oluveriyor bazı şeyler. Kolaylaştıkça daha
sıkıcı, daha sıradan ve daha monoton bazen. Hayatın kendisi gibi.

Gökyüzünü tüm cömertliğiyle boyayan parlak, iddialı, huzurlu bir lacivert
hâkimdi geceye. Komşu evlerden bitmeyen sohbetlerin ısrarlı sesi geliyordu.
Bizim gibi değillerdi. Kimse kimse gibi değildi zaten. Güzeldi sesler; sesleri
duyabilmek. Sesleri sevebilmek güzeldi. Sert başlayan günlerin yumuşak
gecelerindendi. Hayat zorlaştıkça yılmamalı, daha çok çalışmalıydık. Bize ucu
değdirilmemiş hiç bilinmeyen düşünceleri keşfetmeli, mutlaka farklı yollar
aramalı, farklı şeyler denemeliydik. Daha az sızlanmalı, daha çok üretmeliydik.
Cevizleri ince ince kıymalıydık. Ama yalnız ama beraber…
Rende, tahta, bıçak, kaşık ve ele geçen her şey ama her şey arkadaş olur
bazı gecelere, yoldaş olur bazı sıkıntılara ve en çok da tercüman olur. Kelimelere
dönüşemeyenler yemeklere dönüşür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder