12 Mayıs 2017 Cuma

ODUN

Çoğu zaman ince işler müdürüyüm, etrafımda bir dolu kalın kafalı varken. Onlar ne kadar kalınlaştıysa, doğrudan ve kaba adımlarla yaklaştıysa hayata, ben de o kadar inceldim. İnceldikçe zedelendim belki. Birileri de doğru olanı yapmalıydı çünkü. Birileri de yontmalıydı o sertleşmiş odunları.
 Hayat çok basit çoğu zaman. Düşünmezsen, incelemezsen ve planlamazsan. İşin en zorlaştığı an, çoğunluk aptallaştıkça senin aklın tam kapasite çalışmakta ısrarlı olduğu zaman. Toplumdaki kaybolmuşluğun, hayattaki yalnızlığın ve tarihteki ölümsüzlüğün buna bağlı belki. Her zorluk içinde bir fırsat barındırıyor…
Akıllanırsın, seçimlerin değişse de.
Yüreklenirsin, umutların seyrelse de.
Hep bir yerden, yeniden, yepyeni başlamak istersin.
Tam da zevk alacağın noktada, bir şeyler hortlayıp seni böler. Öfke, isyan ve yaratıcılık da işte orda birlikte var oluverir Allahtan…
Daha aptal ve daha mutlu olmayı seçemiyorsun. Ananı babanı, dünyaya gelişini de… Seçebildiklerin, hükmedebildiklerin, çoğu kez çok şey kaybettikten sonra başlıyor. Birkaç sıfır yenik düştükten sonra…
Kırık bir diş, uyuşmuş bir beyin, atışları düzensizleşmiş bir kalp, yürümekte zorlanan ayaklar hep insanın en büyük kamçılayıcısı esasen.
Bir şükür kitabı yazılsaydı mesela, ne bileyim bir akıl kitabı veya gerçek bir aşk hikâyesi… Hep eksiklerimiz var. Ama doymuyoruz aptallaşmaya…
Kim kendi kendinin patronu olabilir en çok? Bu hayat, bu düzen gitgide borçlandırırken insanı. İşin komik yanı, temelli göçerken tüm o borçlar silinecek mecburen. Bu dünya hayatı gerçekten bir yanılsama. Bir paralel yansıma.
Off kafam hep en çok karışık görünürken, en net olduğu noktada aslında.
Bugünlerde kiminle konuşsam, benim hayatımı yaz diyor. Herkes kendini çok ilginç buluyor. Herkes ünlü, herkes önemli, herkes değerli olmak istiyor.
Çıkan sonuç; hepimiz çok yaralıyız. Kalabalık hayatı olan yalnızlarız.
Her gün yeni bir tiyatro oynuyoruz, oyuncu bile olmadan. Farkına bile varmadan.
Esas soru şu: oyununuzu kim yazdı?
Her şey gitgide kötüleşirken, karışırken ve umutsuzlaşırken, yapılacak çok şey vardır. Ama konuşmaktan yapamayız. Süpürge sesini takdir eder ama süpürmeyiz. Tozdan iğreniriz, egomuzdan değil çünkü.
Ve sen kararsızlık, akılsızlık ve yalancılıktan dolayı susmuş insan, bakalım ne zaman konuşacaksın.
Ben şimdi nerden başlayacağım yazmaya? Yine en yakındakinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder