Gündem sıkıntıdan, üzüntüden ağırlaşmış konularla doluyken onlardan söz
etmenin size, bana ve başkalarına faydası olmayacak. Bu yüzden içinizi ısıtacak
tatlı bir şeylerden bahsederek biraz olsun gülümseyelim, ferahlayalım
istiyorum. Dünyada sorunlar hiçbir zaman bitmeyecektir ama bizim dünyaya verdiklerimizle çok şey değişebilir.
Dünyadaki en tatlı şey nedir diye sorsam ne cevap verirdiniz?
Ben “çocuklardır” diyorum.
Onların varlığı, enerjisi, hareketliliği olmasaydı, şimdikinden çok daha
yalnız, hatta oldukça fakir, neşesiz, amaçsız ve boşlukta olurduk.
Çocuklar bizim temize çekilmiş halimiz.
Bunları çabuk geçeyim, zaten köşe yazılarımda ve kitaplarımda sıklıkla
değiniyorum.
Annelerin bana hep danıştığı, onları düşündüren sorulardan biri,
“Çocuğumla ne oynamalıyım?”
Ne kadar güzel, ufuk açıcı, yapıcı ve tabi biraz da endişe içerikli bir
soru…
Bir kere oyun bir zorunluluk olarak görülürse ağırlaşarak bizi rahatsız
edebilir. Gelin şu – malıyım?” takısını bir kaldırıp soruyu yeniden soralım.
“Çocuğumla ne oynayabilirim?”
Öncelikle bir rahatlayalım, gevşeyelim ve birlikte düşünelim. Dünyada
çocukların hayal dünyasından daha zengin bir oyun alanı yoktur bir kere… Bunu
göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz.
En güzeli çocuklara sormak.
“Bugün ne oynamak istersin?”
O zaten sizi eğilimleriyle, hareketleriyle, seçimleriyle, istekleriyle yönlendirecek.
Ona seçenekler sunmak istemekte haklısınız. Ama bunu pahalı oyuncaklar alarak
yapmanıza hiç gerek yok.
Bir kere DOĞAL olun. Ve doğal malzemeleri kullanın. Elinizin altında ne
varsa. Su, sabun, köpük, hamur (evde mutfakta kullandığınız) gibi maddelerle şekiller
yapın, kokusunu ve yapısını hissedin birlikte.
Kar yağıyorsa kardır malzemeniz, yağmur yağıyorsa yağmur. Bulabildiğiniz
kadar ağaç ve yeşillik, evde bakmayı istemiyorsanız sokaktaki hayvanlar;
kuşlar, karıncalar, kedi ve köpekler (hatta İstanbul’da kirpiye bile
rastlıyorum sıklıkla). Onları mümkün olduğunca tanımak, sevmek, haklarında
bilgi sahibi olmak, çocuklara o kadar iyi gelecek ki… Hem de onları sahiplenmeyi,
korumayı öğrenecekler. Resimlerini bulabilir, filmlerini izleyebilirsiniz. Televizyonda
yeni başlayan bir çocuk programına katılan çocuklara bakıyorum da, sevdikleri hayvanlar
sorulduğunda, cevapları “kedi, köpek, …” gerisi yok, takılıp kalıyorlar. Üçüncü
bir hayvanı tanımıyorlar bile.
Mutfaktaki işlerinizden ayrı tutmak zorunda değilsiniz çocukları.
Yiyecekleri hazırlarken onları tanıtabilir, uygun olanları birlikte
yıkayabilir, ayıklayabilir, renklerini ve şekillerini inceleyebilirsiniz. Sayılarını
sayabilir, çeşitlerine göre sınıflayabilirsiniz de. Böylece evde küçük bir
yardımcı yetiştirmiş olacak, mutfak sorumluluklarını daha keyifli hale
getirecek, ilerde çocuğunuzun ilgisizliğinden de yakınmayacaksınız.
Mimikler bile oyun aracı olur çoğu zaman. Birlikte gülen yüz, sıkılan
yüz, sevinen yüz ifadeleri yapabilir, birbirinizi taklit edebilirsiniz. Hangi
durumlarda bu duyguları hissettiğini onunla konuşabilirsiniz. Hatta
çevrenizdeki insanların yüz ifadelerine benzemeye çalışabilir, biraz
eğlenebilirsiniz bile (tabi ki alay etmeden).
Siz gidip en şatafatlı oyuncakları da satın alsanız, çocuklarınız onlarla
birkaç kere oynayıp kenara atacaklar ve çoğunlukla bir daha yüzüne
bakmayacaklar. Hep yeni arayışlara girecekler. Çünkü çocuklar keşfetmeyi sever.
Evdeki kaşık ve çatallarla, renkli kablolarla, yastıklarla, buldukları kâğıtlarla
vs. çeşitli oyunlar uydurup oynayacaklar. Neden? Çünkü onlar hayatı tanırken
gerçek nesnelere ihtiyaç duyuyorlar. Boyalı ve yapay nesneler istemiyorlar.
Onların eline birkaç hazır oyuncak verip “hadi
oyna” deseniz de, sizlerin (büyüklerin) nelerle meşgul olduğunu hep merak
edecek, zaman zaman arkanızda olmasından yorulup usandığınız bir kuyruk haline
geleceklerdir J
Hiç oyuncak almayın demiyorum kesinlikle. Bütçeniz, imkânlarınız dâhilinde,
yararını araştırarak, seçerek belli oyuncaklar alabilirsiniz tabi. Ama sayıca
çok olmasının bir anlamı olmadığı gibi maddi külfeti, temizliği, toplaması da
zor. Hem de sanıldığı kadar ilgisini çekmiyor çocukların. Onların en iyi
oyuncağı etraflarındaki yaşamın gerçek nesneleri, en yaratıcı yönü sahip
oldukları hayal gücü, en iyi oyun arkadaşı da onunla severek oyun oynamak
isteyen herhangi biridir. Bu kişi öncelikle siz olun.
Eline telefon, bilgisayar, oyuncak vs verip kendi kendine oyalanmasını
bekleme hatasına asla düşmeyin. Hayatı sizinle birlikte öğrenmesi, oyunlarını
sizinle yaratması ve paylaşması en sağlıklısıdır.
Siz ona boya kalemleri ve süslü defteler de alsanız, her anne
duvarlarının göz kalemi veya rujuyla boyanması şokunu yaşayacaktır J
Çünkü çocuklar seçimlerini kendilerini yapmak istiyor.
“Sen bana onu mu aldın ama ben bunu
keşfettim ve bununla oynamak istiyorum.”
Bitti bu kadar!
Mesajlarını aldınız mı?
Çocukları duydunuz mu?
Ben onların sözcüsüyüm.
Eğer içi dolu gülümsemelerle hayata tutunmalarını istiyorsak,
onları duyarak, anlayarak, saygı göstererek onlarla birlikte yaşamayı
öğrenmeliyiz.
Bugün karne günü! Okullara biraz ara verilecek. Çocukların tatilini
kurslarla, ödevlerle, zorunlu etkinliklerle planlamak yerine, onların
gönlündeki (tabi ki hak ettikleri) özgür seçimlerine kulak verelim.
Biz büyükler de kendi aramızda oyun oynamayı ihmal etmeyelim. Bireysel
olarak da sosyal olarak da. Sadece televizyonun karşısında geçirilen vakitler
veya telefon- bilgisayar oyunları sayılmaz! Hile yok.
Herkese mutlu, huzurlu, oyun dolu, çocuk kahkahaları kadar şen geçecek
bir sömestr tatili diliyorum.
Not: Yazıların devamı talepler doğrultusunda gelecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder