Yüreğinden ağzına doğru bir ateş, tenini yaka yaka yükselmiyorsa, ölüsün.
Kıpır kıpır eden bir şey olmalı hayatında; kanlı canlı olaylar, gel-git
hareketli fikir veya insanlar ve belki de birkaç damla serin gözyaşı…
Kanamalı bir dünya burası. İdeal, yeterli ya da faydalı olsaydı
gerektiğince, gelişemezdi akıllar, doğuramazdık içimizdekileri, üretemezdi
sanatçılar, aç kalırdı sanatçılar, tersi yüzüne dönerdi her şeyin. Hüzünden,
acıdan, dövüşmelerden, hunharca aşklardan ve onca çekişmeden beslendiğimiz
doğrudur.
Manevi morfinimizi iliklerimizden çekip almışlar güç için, para için,
hırs için. Zaten bizde doğal ve doğuştan olan, olması gereken bir şeyler var ya
hani; özgürlük gibi, aşk gibi, mutluluk gibi, tatmin gibi, insanlık gibi,
sağlık gibi, refah gibi, artık aklınıza ne geliyorsa, yüreğinizden ne
geçiyorsa… İşte onları iğnelerle derimizi acıta acıta, zorla, genelde fark
ettirmeden, yalanlarını azar azar boğazımızdan akıta akıta HER GÜN yavaş yavaş,
planlı ve acımasızca alıyorlar benliğimizden. Kanıyoruz isyanla, el açıyor
kimimiz duayla, haykırırken can havliyle, bıçak kemiğe dayandığında, işte o
zaman bizden aldıklarını yine bize geri satıyorlar ama bu sefer para ile... Aslında
satılmış dünya değil burası, körler dünyası. Kendinden alınanı görmemek için
gözünü kapatanlardan ötürü bunlar…
Hırsızın hiç mi suçu yok?
Uyuşmaya ne kadar izin verdiğimize bağlı. Biz uyuştukça çalacaklar…
Aç gözlerini hayatına.
Senden kopardıkları bir şeyler var.
Uyan ve sahip çık.
Seni senden çok sevecek birini
bulamayacaksın, arama boşuna. Herkes kendisi için yaşar en özünde…
Kaybettiğini sandığın her ne olursa olsun; sağlık, güç, aşk, inanç,
sabır, huzur, şevk, gelecek, heyecan, aile, kardeşlik, duygular, emeğin,
merhametin, dürüstlüğün ya da metanetin, zevklerin… Her ne olursa olsun, önce
onu bulmalısın.
Sonra ona sahip çıkmalısın.
Uzanıp alabileceğin kadar yakındır, hakkındır, uğruna ağlayıp yırtındığın
her neyse.
Sadece bu şansı, bu yakınlığı, bu rızkı ve bu yaşam aşkını görebilecek
kadar uyanık, uzanıp alarak kendinle birleştirecek kadar zinde ve gerçek
anlamda HAYATTA olmalısın, sözde değil...
Sorsana bir kendine, hayatta mısın?
Hayat, aşktır. Küt küt atamayacak kadar yavaşladıysa ritmin, durduysan,
durulduysan, bir yerlerde hata yapmaktasın. Ya hakkını verip ölürsün o zaman ya
da güç bela bir karar verip hayata dönersin.
Elini eteğini işletmelisin.
Sağlam basman gereken ayakların, sadece sana ait.
UZATMA
UNUTMA
UYUŞMA
Ve UYAN.
Bu senin hayatın, senin gücün.
Ne kadar kaybettiysen o kadar kazanmaya açık ol, izin verdiğin kadarı
gelecek…
Önce bu sesi duy,
Sonra da bastırmış olduğun öz sesini…
Hayat acıysa, hayat haksızsa ve hayat inanılmayacak kadar yüzsüzse;
Tek ilacımız manevi morfinimizdir.
Doğuştan sahip olduğumuz ve bunu bilemediğimiz için de bizden çaldıkları…
Manevi morfin, sadece kendi kanımızda, sadece doğuştan ve izin
verilmedikçe çalınamaz…
Bedenine, ruhuna ve kararlarına sahip çıktıkça, onu kimse senden alamaz.
En becerikli hırsızlar bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder