Dünyada mucizevî nitelikte bir şey varsa, onun kesinlikle “yaratmak”
olduğuna inanırım. YOK’tan VAR etmenin güzelliği, akıl - yürek - beden
üçlüsünün sıkı çalışmasında yatıyor olmalı. Doğadaki varlıkların hayranlık
uyandıracak düzeyde detaylandırılarak yaratılmış olması da buna dâhil; kafa
patlatarak ortaya çıkarılan fikirler de, küçüklü büyüklü adımlar ve projelerle
yapılan maddesel ürünler de…
En sevindirici olanlardan biri anneliğin getirdiği yaratımlar… Beni
tanıyanlar annelikle ilgili hassasiyetimi bilir. Bu konuya hiçbir zaman
duyarsız kalamadım. Hayatımın ve çalışmalarımın büyük bir kısmını bu doğrultuda
yürüttüm. Çevremdeki ve beynimin işleyişindeki “annelik” sesleri hiç susmadı.
Onlar konuştukça, ben de susmadım.
Sevgili annelerden gün geçtikçe artarak gelen isteklere de yine cevap
vermeye çalışacağım. Soru işaretlerini ortadan kaldırdıkça insanın ne kadar
rahatladığını bilirim. Kimseye soramadıklarımızın bizi ne kadar zorladığını da…
Bir annenin korkusunu hafifletmek, bir çocuğun gözyaşını durdurmak, bir babanın
gözden kaçırılmış üzüntüsüne ya da kırgınlığına tercüman olmak; bir ailenin
huzuruna katkıda bulunmak bile çok önemli benim için. Elimden geldiğince…
Her şeyden önce, çocuğunuz oldu diye hayattan vazgeçmek zorunda değilsiniz.
Biyolojimiz öyle bir şekilde yaratılmış ki, çocuk ile birlikte yaşamayı
kendimizden vazgeçmeden öğrenebiliyoruz. Günümüzün modern büyük şehir hayatı ve
çalışma şartları bunun aksine zorluyor da olsa, bununla savaşmak ve doğruları
bulmak da bizim görevlerimizden biri, mutlu çocuklar için.
Çocuğunuz var diye, çocuğunuzdan başkalarını sevmekten, anne kimliğiniz
haricindeki rollerinizde sevilmekten, erkeğinizle sevişmekten vazgeçmek zorunda
değilsiniz.
Çocuğunuz var diye, tırnaklarınızı çıkararak yabancılara tıslamak, aynaya
bakmayı unutmak, yorgunluktan delirecek duruma gelmek zorunda değilsiniz.
Çocuğunuz var diye, bir tek sizin çocuğunuz varmış gibi davranmak ve
yaşamak zorunda değilsiniz.
Çocuğu olmayanları da aklınıza getirin, düşünceli olun. “Bakııın benim çocuğum neler yapıyor”
diye her yerde her şeyinizi göstermeyin. Hem mahremiyetinize, hem çocuğunuzun
kişiliğine zarar vermiş oluyorsunuz. Ve belki de hiç önemsemediğiniz birileri
sessizce gözyaşı döküyordur bu yüzden. Kaybettiği veya hiç edinemediği çocuğunu
hatırlattığınız için…
Aksine daha çok düşünmek, daha duyarlı olmak, daha anlayışlı ve öğrenmeye
açık olmak durumundasınız. Peki neden? En başta kendi iyiliğiniz, sizin
iyiliğinizle bire bir bağlantılı olan çocuğunuzun iyiliği için. Diğer
çocukların da iyiliği için tabi.
“Sen başka meselelere bulaşma,
senin işin sadece anne ile çocuklar olmalı”
Ortalık yıkılırken olanlara gözünü, kulağını kapatmış, üstelik bir de üç çocuk
annesi bir kadının bana bulunduğu tavsiyeye bakın.
Anne, çocuk, toplum. Birbirinden ayrı düşünülebilir mi ki…
Masal dinleyerek bir gece uyur çocuklar. İkinci gece yine uyur, üçüncü
gece de. Ama büyüdüğünde, etrafında masal figürleri yerine acımasızca dolaşan
gerçeklerin soğukluğuyla karşılaşınca ne olur?
Diplomalarımıza bakılırsa kim kime tavsiye verecek durumdaydı?
Başka bir mesele?
Başka bir meseleye bulaşmak?
Anne ve çocukları dünyevi olaylardan soyutlayan bir sistem var da biz mi
bilmiyoruz?
Çocuğunuz var diye, dünyadaki her şeye gözünüzü kapamayın. Nice büyümüş
çocuklar biliyorum ki bu yüzden acılarından kurtulamıyorlar…
Çocuğunuz var diye, siz de bir zamanlar çocuktunuz diye, ara ara
çocuklaşın ama yetişkin yanınızı geliştirmeyi ve göstermeyi unutmayın.
“Benim babam senin babanı döver”
tarzında yetişiyor çocuklarımız. Sonra da neden milletçe birbirimizi yediğimize
şaşırıyoruz. Ektiğimizi biçmekten başka bir şey değil bu.
Önce sakin olun, rahatlayın… Her şey düzelebilir, düzeltilebilir. Ama
bunun için çok çalışmamız lazım çok…
Her zamanki deminde ve doygunluğunda bir yazını daha okuduk. Her cümlen çocuklar için yakılan bir mum oluyor. Teşekkürler Berrak...
YanıtlaSil