İncir Reçeli… Önce sinema perdelerinde oynamıştı, sonra kalplerimizin
ekranında… Herkesin farklı bir acısı, yarası, hikâyesi var. Derinden
sarsılmayan kimse yok ki… İzledikleri, kimisine kaybedilmiş bir aşkı hatırlatır,
kimisine kalabalık ve bereketli sofraları kimisine de bana olduğu gibi, yaşlı
bir kadını…
Mutfağı çok sevmezdi. Çeşit çeşit yemekler de pişirmezdi. Ama yaptığını
en alâsından yapardı. İncir reçelini mesela…
İncir mevsimi yaklaşırken her bahar esintisi, duygulanma sebebi,
hatırlama bahanesi oluyor bana; hayattaki her şeyde olduğu gibi.
Her sene yaz yaklaşırken eve biraz incir alınırdı. Kahvaltılara
çıkarılmak üzere pişirip cam kâselere döküverirdi. Onun çok da istekli olmayan dokunuşlarından
biriydi işte. Mutfağa sabah güneşinin vuruşu gözümün önünden gitmiyor bir
türlü. Sarı badanalı duvarlar, eski ahşap dolaplar, sade ve düzenli raflar
vardı. Bir de jölemsi şeffaf yeşili ve ferah kokusuyla az şekerli incir reçeli...
Kendince severdi beni. Menfaatiyle rahatının kaçtığı noktaya kadar… Fiziksel
şiddet gösterişi, ağzıma karabiber sürmekle sınırlı kalmıştı. Ayıp
konuştuğumuzda öyle yapılırdı, biz küçükken.
Duyguları kendi içine de sığmıyordu ki, bana izah edebilsin. Güzel
kadındı Allah için. Huyu biraz ekşimsiydi yalnız. Ruhu bulantılı, sözleri belirsiz,
bakışları kararsız. Kendisinden çalınmaya yüz tutmuş bir hayatı vardı işte, tüm
kadınlar gibi…
Yine de hep iyi yanlarına sarılmak isterdim. Benim ona alışmamdan çok
korkarmış. Biz bencilce sevgilere alışmışız ya hep, tuhaf gelirdi bu yüzden.
“Annesinden sonra bir de beni
kaybedince üzülmesin çocuk” dermiş. Kendince bir düşünceli olma şekli bu.
Geleneksel kadınlarda pek görülmeyen. Zaten o biraz prenseslere benzerdi,
geleneksel olmak bir yana dursun…
Yaşlandıkça pamuklaştı o da tüm insanlar gibi. Yaşlandıkça unutkanlaştı,
küçüldü. O yaşamdan silinmeye başlarken ben hep yeni adımlarıma ve geleceğime
tutunmaya çalıştım. Çünkü ona da hiçbir zaman tam anlamıyla güvenemedim. Herkes
sadece “elinden gelenin en iyisini” yapabilir sizin için. O da sadece bu kadarıydı.
Teninin kokusuna alışmama pek izin vermezdi. Tabi, “anne” bambaşka bir şeydi…
Anne eli değmiş mutfakların, sofraların timsali, kadın duygusunu yansıtır
hep pişirdiklerine… Ahım şahım olmasa da kadının şefkati geçmiştir işte
çiğnediklerimize…
Mutfağa sinmiş incir reçeli kokusu hep onu hatırlattığından mıdır yoksa
onu hala çok özlediğimden mi bilmiyorum; her sene çingenelerin tek tek
ayıkladığı o minik incirlerden azar azar alıp pişiririm. Ocakta incirler
kaynadıkça eve yayılan incir kokusunun içinde o güzel yaşlı kadın da içeriye
dolar sanki. Gözlerimi kapayınca kokuyu içime çeker, o eski mutfağı anımsarım.
Beyaz saçları, tanımsız gülümseyişi ve ağır yürüyüşüyle gelir yanıma, durur
karşımda. Bu sefer öyle huzurlu, sevecen ve kendiyle barışık ki… Demek ki dünya
hayatı zormuş onun için, şimdi ise cennette…
Bütün yaşadıklarımızı o an ile değiştiririm hafızamda. Sanki hep çok
mutlu olmuşuz ve iyi anlaşmışız gibi… “Ahir
zamanımda doğurdum seni” deyişini hatırlarım sevgiyle… Bunu becerebilmek
için çok çabaladım yalnız, uzun yıllarca…
Bazen rüyadan uyanınca, “acaba yaşıyor mu gerçekten” derim. Sonra dünya
hatırlatır kendini keskin gerçekleriyle…
Seslerle görüntüler kaydediliyor ama kokular saklanamıyor. Sadece
hafızamızda kalıyorlar.
İşte o yüzden bizi büyütenin nasıl biri olduğuna bakmadan seviyoruz onu.
Sevgi iyiliğe göre olmuyor.
Şefkat, olmasa bile var gibi görünen bir duygu…
Sıcaklığı, tavırlar soğukken bile arayabiliyoruz.
Çocuklarımıza olabildiğince iyi hatıralar bırakmaya çalışalım. Elden
gelenin en iyisini yapmaya.
Kokuyu unutmayacaklar. Evde olanlar onları acıtsa da bizi sevecekler.
Ama unutamayacaklar.
Yaşamlarının her alanında karşılarına çıkacak.
Ya travmalar oluşacak ya da huzur, onların beyninde.
Çocuğa dokunuş, bizden gelen her şeydir.
* İncir Reçeli filmi sinemada
oynadıktan sonra incir veya incir reçeli satışları artmış mıdır bilmiyorum. Ama
benim yaşadığım yerde her zaman satış biraz yüksek olacaktır. Onun anısına,
özlemle…
Güzel bir anneler günü yazısı olmuş, kutlarım. Anneciğinize Allah rahmet eylesin ve mekanı cennet olsun. O şimdi kızıyla gurur duyuyordur...
YanıtlaSil