7 Haziran 2011 Salı

MAVİ OJE

Başlığın içinde “oje” kelimesinin geçtiğine bakmayın. Söyleyeceklerimin sadece bayanları ilgilendiren bir süsten ibaret olacağı yanılgısına düşmeyin… Çünkü bir değişimin hikâyesini hatırlatır mavi oje…
İki yakın arkadaş yıllar önce ilk tartışmalarını yaşarlar. Tartışmanın sebebi ilk bakışta basit bir şey gibi görünmektedir. Bir tanesi renkli oje kullanmayı hiç sevmez. Diğeri de ona bir gün kendi mavi ojesini uzatır ve bir kere denemesini ister. İtirazlarına aldırmadan sadece denemesini ve beğenmezse hemen silebileceğini söyler. Ama arkadaşı inat etmiştir bir kere… “Sürmem de sürmem” diye tutturur. Diğeri de biraz bozulur çünkü denemekle ne kaybedeceğini bir türlü anlayamaz. Biraz da kendisini dinlemediği için kırılır arkadaşına… Bu kırgınlık uzun sürmez tabi. Birkaç gün sonra unutulur gider.
Aradan yıllar geçer, bizim yakın arkadaşlar birer genç yetişkin olmuşlardır artık. Giyim tarzları iş yaşamına uymaya başlar. Saçlar boyanmaya, ojelerin rengi de gitgide koyulaşmaya… Mavi ojeyi denemeye bile yanaşmayan kız, artık kırmızı, siyah, gri gibi daha iddialı renkler sürmeye başlamıştır. Yakın arkadaşı onun bu haline şaşırmaktadır.
Bir gün birlikte otururlarken, yıllar önce o mavi oje için nasıl tartıştıklarını hatırlarlar ve gülüşürler. “Madem şimdi böyle daha koyu renkler sürecektin, o zaman niye bana inatla karşı çıkmıştın?” diye sorar biri diğerine. “Ne biliyim o zamanlar öyleydim sevmiyordum işte” diye yanıtlar arkadaşı. Aldığı yanıtın ikna ediciliği yoktur çünkü o zaman sadece farklı bir şeyi denemesi için teşvik etmiştir arkadaşını. Sadece denemek… İnsan denemekle ne kaybedebilir ki… Hem de öyle sigara gibi zararlı bir şey değildi, alt tarafı değişik renkli bir ojeydi…
Değişmenin ve gelişmenin kaçınılmazlığını hatırlattı bize bu anımız… İnsan denemekten korkmamalı, tam tersine değişik tatları almadan hayata gözlerini yummaktan korkmalı… Öylesine zenginliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz ki, onları keşfetmeden, hissetmeden, denemeden yaşayıp gitmek büyük bir kayıp olurdu… Her şey ayaklarımızın altına serili durumda… Her şey bizim için… Bunu görebilmek ve isteyebilmek de cesaret gerektiriyor.
Ev ile iş arasında, sorumluluklar ile zorunlulukların kucağında, alışılanlarla bilinenlerin sınırında kalmak, yaşamak değildir ki…
Kalbinizin atıyor olması, nefes alıyor olmanız yaşadığınızı göstermez. Yaşamak hissetmektir… Neyi olursa olsun… O an elinizde ne varsa ve yanınızda kim varsa, onlarla yaşayabileceğiniz deneyim en değerlisidir. O anın size ne öğreteceği, neleri beraberinde getireceği bilinemez. Bakın yıllar önce söz konusu olan mavi oje bize neler öğretmiş... Şimdi de zaten bildiğimiz bir öğretiyi hatırlatıyor;
“Değişmeyen tek şey değişimdir”.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder