Öyle bir hayat ki, bünyesinde içten gelmeyen hiçbir şey yok… Konsantre
edilmiş sevgiler ya da zarar ziyana uğratılmış vakitler, sınanmanın en zor
taraflarına iteleyip duruyor beni… İşte işin zor tarafı da bu... Günü geldikçe,
darmadağın olmuş parçaları yerlerden tek tek toplamaktan belime ağrılar
saplansa da, mücadelem MUTLU OLMAKtır.
Bir düşünün, bahçeye acı tohumlar ekilmiş ve siz onları ısrarla tatlıya
dönüştürmek istiyorsunuz. İmkânsız olmasa da uzun bir süreç. Toprağın eski
ürünlerden temizlenmesi, havalandırılıp dinlendirilmesi ve yeni tohumların
ekilip büyütülmesi gerekiyor…
Bir ömür sürmez mi?
Dikenler, güzel bir şeye çevirmeye niyet edilince, mutluluk veren
şeyleri mıknatıs gibi çekmeye başlıyorsunuz. Birdenbire üzerinizde bir yoğunluk
toplanıyor, enerjiler birbirine karışıp biraz da yoruyor…
Gecenin bir vakti, yine beni uykusuz bırakmış ilhamla baş başa çalışırken
çıkagelen bir postam var. Geçmişten geliyor aslında ama geleceğe işaret ediyor.
Garip geldi değil mi?
En güzel hediye hangisidir?
Sıkı sıkıya cimrilikle tutulup
sarılmamış, aksine cömertçe yollanmış olan.
İçine en çok sevgi yerleştirilmiş
olan.
Yürekten kopup geldiğini
hissedebildiğiniz.
Sizden ve karşı taraftan birer
parça taşıyan.
Bir kere baktığınızda bile, çok şeyler
anlatan.
Kimileri bakıp geçer, gülüp geçer, paylaşıp geçer. Unutulur gider. Ben
ise yüreğime kazırım…
Bir konuyu, bir duyguyu, bir nesneyi uzun uzun işlemek, bir sanat işidir.
Bunu fazlasıyla yerine getiren bir köle gibiyim bazen. Aşkın, inancın, hayatın,
paylaşımın, nice anlamların dünyaya inmesine, bir yer edinmesine hizmet eden
bir köle…
Bir fotoğraf çok şey anlatır… Bizden izin almadan çok uzak diyarlara
götürüverir… Bir fotoğraf, çokça ve uzun uzun ilhamlara gebedir. Onu çekene ve çektirene,
görenlere… Hayat da böyledir, onu çekmeyi bilene her şeyi verir. İyisiyle
kötüsüyle… Karmakarışık yumaklar halinde, yuvarlanıp gidiverirsiniz işte…
Bugün, en güzel fotoğraf, ansızın bir gece vakti bana gönderilmiş olan.
İçinde bir sıcaklık var, tarif edemediğim. Ben onu anlatmaya çalıştıkça,
satırlarıma, odama, kâğıdıma - kalemime, boşalmış çay fincanıma, bastığım
tuşlara, en çok da yüreğime yayılıvermiş bir sıcaklık…
İçinde beni seven bir insan var. Bana, amaçlarıma ve çalışmalarıma
atfedilmiş bir ifadeyle gönlünden bir kesit halinde sunuyor. Derin bir mana yakalıyorum
orada. Tuttum mu bırakmıyorum işte…
Masanın kırmızı örtüsünde, kedinin kısılmış gözlerinden süzülen huzurda,
kadının yaşanmışlıklar dolu teninde, kitabının kokusunda, yüzüne vuran ışıkta
beni alıp götüren bir şeyler var…
Yaşayamadıklarımızı ve kaçırdıklarımızı telafi edecek kadar sevgi ve
şefkat sığdırıvermiş içine… Nasıl da
yapmış bunu?
Bir hatanın nötrleyicisi kimi zaman sadece bir özürdür. Başkalarının sıradağlara
dönüşmüş kocaman kocaman hatalarını, onların adına özür dileyerek silmeye
çalışan bir kıpırtı var bu karede…
Bazen bir kitap çok şey anlatır, bazen bir tek satır, bazen de tek başına
bir kelime…
Geçmişimde gömülü kalmış acıların üzerine ekilmiş çiçekler gibi şimdi bu görüntü...
Belki de bugünlerde aldığım en güzel hediye…
“Seni düşünüyorum” diyor…
“Seni seviyorum” diyor…
“Seni destekliyorum” diyor…
“Seni mutlu etmek istiyorum”
diyor…
“Seninle bir şey paylaşmak
istiyorum” diyor…
“Ben senden yanayım” diyor…
Bir bilse bana ne kadar çok şeyi bir arada veriyor.
Ağarmış gür saçlarına, gözlüğünün kenarından dökülen incilere, kitabın
üstünde takılı kalmış fikrine, sükûnetine, dinginliğine hayran olduğum güzel
kadın… İçine dolup taşan sevgiyi bana bu gece gönderdiğin için yüzlerce kez
teşekkür ediyorum.
Beni başka diyarlara götürdün… Ben biraz büyüttüm, biraz abarttım, biraz
farklılaştırdım belki de… Biliyorum ki, büyütülmeye layık olan ilk değerimiz
sevgidir… Çok uzaklardan beni sevgiyle kucaklayışın sadece bu fotoğrafla
sınırlı değil… Ben bunu hissetmiyor olabilir miyim hiç…
Sanki bu gece bir yerlerde bir şeyler eksilmişti. Tıpkı yıllar öncesinde
elimiz kolumuz bağlı acılarımıza seyirci kalışımızdaki gibi… Senin notunla
fotoğrafın gelip de eksik parçaları tamamlamış gibi şimdi…
Nasıl da biliyorsun neye kıymet vereceğimi, inceliğimi, hayallerimi ve
kırgınlıklarımın çok zor olan tamirini…
Nasıl biliyorsun SEVGİnin iyileştiriciliğini… Cömertçe seviyorsun.
Kimilerinin yıllarca düşünüp düşünüp de bir türlü yapamadığını sen nasıl da
yapıyorsun…
Şükür ve teşekkürler yağsın sana… Duygunu, duanı, analığını, öpülesi
ellerinin kokusunu hissettim güzel kadın. Berhudar olasın…
Sen orada o anı yaşarken hiç aklına gelir miydi bir gün böyle satırlarda
anlatılacağın?
Fotoğrafı senden habersizce çeken genç adam, bu güzel hediyenin
aramızdaki yolculuğuna vesile oluşuyla ne güzel bir işe imza attı… Sanatçı her
yerde sanatçıdır çünkü… Elini sürdüğü yer birden güzelleşiverir…
Ne güzel gülümsettin, alıp götürdün beni…
Ben bunu “yılın fotoğrafı” seçtim.
Yüreğime yerleştirdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder