18 Ekim 2012 Perşembe

YAZAR OLMAK PAHASINA…


Ya her şey göründüğü gibi değilse? Gördüklerim ve yaşadıklarım da bunun en büyük kanıtıysa… Ne olacak o zaman? Kim dürüst davranıp öne çıkabilir tanrı aşkına! BEN YAPTIM diyerek... BEN SEVDİM diyerek… BEN VURDUM diyerek... Ya da BEN VURULDUM diyerek... Kim öne çıkabilir, görünen değil de gerçek kimliğiyle?
Kolay zannedilmesin… Üretmek, önce tükenmeyi gerektiriyor… Çılgınlık yapmayı ya da bir dizi olay sonucunda çıldırmayı… Hiçbir şey gerektiği gibi olmadığında, yaratıcılık başlıyor. Sanatçı, bir adım önde her zaman. Ama kendini herkesin adına feda ederek…
ACI, en büyük malzemem oldu.
Öyle kıskanmak, burun kıvırmak, küçümsemek, omuz silkmek ne kolay değil mi? “Amaaan ne yazmış ki canım” “bende yazmak istiyordum aslında…” “bir kitap yazmakla bir şey mi olunuyor”
Durun bakalım orada…
Önce CANIM YANDI. Sonra yazdım. Yapabilir miydiniz? Hiç de kolay değildi.
Hedef oldum, vuruldum.
Arkadan vuruldum, sustum.
Acıtıldım, acıdım kana kana… Hayır diyemedim…
Ondan sonra YAZDIM.
İçimde volkanlar büyüdü… Yandım alevlerle, kimseler elini uzatmıyordu, kurtarmaya yanaşmıyordu… Patlamaların niyetine, patlamaların mahiyetinde YAZDIM.
Susmak, dilde mümkün belki… Ama çare yok, bir yol bulup çıkacak duygu ile düşünce dışarıya…
Oyunlar, dolaplar çevirmedim. Adım gibi oldum hep. İçim dışım bir. BERRAK… Saklamak vakit kaybıydı.
Bütün yaşamım, bir trans haliydi. Belki senin gibi, belki onun gibi, belki herkes gibi… Belki de hiç kimse gibi…
Kaçanların, korkanların bir listesini yapsam, ne twitterınıza sığar, ne facebookunuza. Oysa hep kaçtığımı düşündüler. Ne büyük yanılgı… YÜREKTEN çağırana ve YÜREKLİ olana, ben hep buradaydım…!!!
Hani ayıp diye öğretildi ya bize bazı şeyler, hani boynumuzu eğip kendimize yabancılaşmamız istendi. Yok öyle yağma…
Hayat sığmıyor içime artık… Vakti geldi yayılmanın. Suçlayanların tümüne, “esas sen nesin?” diye haykırmanın…
Hak ettiğini alma becerisi, insanın kendinde varsa vardır. Yoksa kimse getirip önünüze koymuyor.
Hak etmek, kolay değildir hiçbir unvanı…
Reha Muhtar ne güzel demişti;
“Güzel olan her şeyin olması için insan bedel ödüyor… Onun için güzel olan bir şeyi küçümsemek, o bedeli ve emeği küçümsemek demek… Güzelliği küçümserseniz, kendiniz güzel olamaz, güzel kalamazsınız..." diye…
O yüzden güzelim.
O yüzden sanatçıyım.
O yüzden yazarım.
O yüzden insanım.
O yüzden zenginim.
Acı yollardan geçerek ulaşılabilse de değer bu duyguya... Bu gün bir can doğurmuş gibiyim. Kendimden bir parçayı sundum topluma, insana… Hepimizin aslında tek bir bütün olduğunu unutmayarak…
Siz beklemeden ben koydum sevgimi ellerinize, yaşamlarınıza. En zoru da buydu belki… Çünkü karşılığını almanın garantisi yoktu. Ama bilin ki damarımı kesmişim de kanımı teninize basıyormuşum gibi gerçeğim. Kan kardeş olurmuşçasına. Can verirmiş gibi, belki de daha fazlası…
Acımadan olmazdı, yazılamazdı.
Acıtmamak mümkündü ama…
Bir uç noktada birleştiriyorum sizi kendimle… İster deli deyin, ister megaloman. Ama gerçeğim işte.
Gerçek.
Siz ne kadar gerçek olabildiniz sahi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder