19 Kasım 2013 Salı

BİR KADIN BİR ERKEK

Anlaşıldı siz beni uyutmayacaksınız… Geceden kalma iki saatlik uyku yetmemişti azıcık şekerleyecektim rahat bırakmadınız. Neyse canınız sağ olsun. Geceyi gündüze karıştırmaya, saatleri birbirine uyarlamaya alıştık zaten. Bugün bir arkadaşın dediği gibi; küçükken sadece gece olduğu için uyurduk, artık sabah erken kalkmak için, yorulduğumuz için ya da unutmak için uyuyoruz…

Feminist değilim. Hiçbir zaman olmadım ve olmayacağım. Bir türlü anlaşamayan ama ayrı da kalamayan bu iki insan cinsine söyleyeceklerim var. Dobra anıma denk geldiğinden, düşündüğümü olduğu gibi sereceğim ortaya…
Erkekler, eski aşklara özlem duyuyor, aşksızlıktan ölüyorsunuz ama seksi bacaklar, büyük göğüsler ve iki bacak arasındaki odağınızı değiştiremiyorsunuz. Kadınların bir KALBİ vardır, önce onu keşfetmeyi denemeden AŞKtan bahsediyorsunuz... AŞK incelik ister, zor iştir yani...
Diye yazdım hemen cevaplar döküldü… Devir değişmiş, kızlar da değişmiş… Çok sert bir ifade kullanmışım. Kızlar onayladı, erkekler itiraz etti. Oysa iki tarafın da parmağı vardı bu işte…
Hava bozuldu, su kirlendi, ortam değişti, düzen çarpıklaştı dolayısıyla ilişkiler de tuhaf bir hal aldı, doğrudur… Bunların hepsini bozan kim efendim?
İnsanlar değil mi yine? Kadınlarla erkekler, başka bir insan türü olmadığına göre…
Her konuda doyumsuz olan, aç olan, gözü dönmüş olan yaratılmışın adı İNSAN değil mi?
Diğer konularda açken cinsel birleşmeyi yanlış yorumlaması, düzenin bozulmuşluklarına alet etmesi ve işin suyunu çıkarması da normal değil mi?
Evet, eskiden her türlü ilişki başkaydı. Komşuluk, arkadaşlık, kardeşlik, iş ilişkileri, öğrenci öğretmen ilişkileri… Tabi ki kadın - erkek ilişkileri de bambaşkaydı…
Sorun şurada başladı ki; KALBE değil, taş yığınlarına ve kâğıt parçalarına yatırım yapılmaya girişildi. Bir daha da dönüşü olmadı bu sapkınlığın… Gittikçe bir hastalık halini aldı ne yazık ki…
Uzatmayalım, erkeklerin daha çok sevdiği gibi sadede gelelim. Kadınlar ne zaman size çabuk teslim olmaya başladı biliyor musunuz? Bu konudaki zaafınızı keşfedip de kendileri daha kontrollü olabildiklerini gördüklerinde başladı…
O özlediğiniz eski nesillerdeki geleneksel filmlere bile bakarsanız göreceksiniz ki, kadın ilk kez bir erkekle birlikte olunca “sana her şeyimi verdim” diye ağlar. Erkek gider başka bir “her şey” bulmaya, kadın ömür boyu sürecek bir depresyona girer.
Eskidendi efendim bunlar eskidendi. O zamanlar da erkeklerin ulaşmak istediği nokta pek farklı değildi galiba…
Şimdi değişen kadınların da erkekler gibi rahat davranması, düşünmeden sevişmesi… İşte bu kadar! Kapalı kutular, hazine gibi saklanan tenler, naz ve niyazlar falan geride kaldı. Erkekler başından beri neyse kadınlar da öyle oldu, yani durum eşitlendi. O zaman çarpıklık burada değil…
Çarpıklık o “birleşmeyi” tek amaç edinmiş olmakta…
Kadınların kalbi hâlâ keşfedilmeyi bekliyor. Sevildiğini, özlendiğini, arzulandığını bilmek duymak görmek istiyor. Hem bunları yapmadan skora geçmek istiyor erkek nesli, hem de sıra dışı ilişkilere hasret kalıyor, ilginç…
Diğer bir garip boyutta da “kovalanma” aktivitesi var ki hala çözümlenebilmiş değil. Kadın cilve yapacak, kaçacak, erkeğin suratına bakmayacak, erkek köpekleşecek, sonra kadın güçlü duruma geçip emretmeye geçecek… Nerde kaldı kaliteli beraberlik? Kadın güvenebilir mi kendisini sadece kovaladığında değerli gören bir erkeğe? Hayır… Kadın sadece yüz vermeyince pohpohlandığını gördükçe ağırdan satmayı öğreniyor, ama aslında erkeğin de her an başka bir ağırdan satışa yem olabileceğini biliyor. Yani kadının erkeğine teslim olmaya hakkı yok… Sevdiğini belli ettiği an erkek pırrr… Nerde? Başka bir kovalamacada…
Bunu çözmeden eski aşklara özlem duymak niye? Eskiden kadınlar erkeğine ömrünü adayacak hanımefendilik ve boyun eğerlikle yetiştiriliyordu. Şimdi istemiyorsunuz ki böyle kadınları…
Uçkurunuzun önceliğini gözden geçirmeden bu işi halledemeyeceksiniz sanırım. Zaten peşinden koşup zorla elde ettiğiniz kadınla yapacağınız seksi istemiyor musunuz? Peki, kadının sizi sevmeye hakkı yokken bu nasıl bir ilişki olacaktır Allah aşkına?
Ve kadınlar bayağılaştıysa, bunun nedeni erkeklerin eskiden beri bayağı olmasıydı. Kadın erkeğe benzemeden bu işi halledemeyecekti. Hep beraber bozulmak daha adildi ama her şeyi tükettik işte böylece…
Bir kadını sevmek onun içine boşalmak değildir. Eskilerden feyiz alın, ders alın, akıl alın da değişin biraz. Kadınların kalbini keşfetmeyi öğrenin. O zaman o çok istediğiniz kapı da aralanacaktır zaten. Kadın sevdiğine verir kendini… Terbiyesizce “motor” dediklerinizin bile bir kalbi vardır. Aradığı incelikteki erkeği bulması ne kadar uzun sürmüşse sizin gözünüzde motora bağlamıştır işte. O zaman erkekler eskiden beri motordu. Sevdikleri kızı bulana kadar her arzuladıklarının içine girmeyi amaçlamıyorlar mıydı? Kadınlar da aynı şeyi yapıyordu işte…
Fark yok aslında. Kadına ulaşmak zor değil, esas erkeğe ulaşmanın karmaşıklığını çözmek gerek. Erkeğe giden yol mideden mi penisten mi yoksa başka bir şeyden mi geçiyor? Bu sorunun cevabını önce siz erkekler verin…

5 yorum:

  1. Çok uzun bir cevap yazmıştım. 4000 karakter sınırı varmış. Göndermekten vazgeçtim. :)




    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederiz, o zaman daha kısa bir yorum alalım :)

    YanıtlaSil
  3. (Yazdıktan sonra okudum, çok dağıtmışım ama editlemeden giydirdim biraz, o yüzden böyle oldu. Buyrunuz, okuyunuz.)
    Çok güzel genelleme yapmışsın, B.B. Erişen, aferin. Ben de yapayım bir genelleme:
    Erkekleri paraya pula, mala mülke, doyumsuzluğa iten kadındır. Geçenlerde internet ortamındaki bir tartışmada bir kadın arkadaş bana evrim teorisine göre kadının bir erkekte aradığı ilk şeyin finansal güç olduğunu söyledi. (Zaten ben de biliyordum öyle olduğunu ya, neyse.) Erkekler bu nedenledir ki arabalarıyla gösteriş yapmayı, pahalı telefonlarını ortalara koymayı, evinden ve banka hesaplarından bahsetmeyi tercih eder. Çünkü başka şekilde bir kadının ilgisini çekmesi zordur. Doğrudur, kadın çocuğunun/gelecek neslinin en iyi şartlarda yaşamasını/hayatta kalmasını sağlamak için finansal duruma/güce bakmalıdır. Ama sadece buna bakıyorsa (ki entellektüel seviyesi düşük ülkemizde genel olarak yapılan sadece budur) bunu yaptıktan sonra "aşk mutluluk sevgi hayat"tan ve erkeklerin iki yüzlülüğünden bahsederken daha dikkatli olmalıdır.

    TV'de izlenen, rating alan, beğenilen vesaire ne kadar gereksiz insan varsa bunları doğuran, yetiştiren, tepemize çıkartan, zengin eden kısacası başımız bela edenler de hep kadınlardır. Çünkü bunların hitap ettiği ve talep aldığı kişiler hep kadınlardır.
    Cinselliği büyüten, paha biçilemez hale getirmeye çalışan da kadınlardır. Bir erkek tabii ki cinselliği sevecek ve isteyecektir, istemiyorsa doğal olmayan bir şey var demektir. Erkeğin doğasıdır bu. Hatta bir erkek de bir kadının zengin veya fakir olmasına değil, güzel olmasına bakar. Çünkü o da evrim gereği en iyi genlere sahip çocuğa sahip olmak ister. Ama seksi ulaşılmaz hale getiren, ömür boyu sadece bir kere yapılıp bırakılan bir şeymiş gibi davranan kadınların ta kendisidir.
    Özellikle Türkiye'de ev kadınlarının ve daha genel olarak tüm kadınların cinsellikten soğuk olmasınını nedeni, erkekleriyle hiç bir zihinsel ve fiziksel uygunluğa bakılmayıp evlenmeleri / evlendirilmeleridir. Sonrasında zaten tabu olarak beyinlerine yerleştirilmiş seksten zevk almayı ayıp bir şey saymaları normaldir. Bu yerleştirmeyi de genelde yapan annelerdir, teyzelerdir, halalardır. Babaların kızlarıyla böyle şeyleri konuştuklarını duymadım. Tahmin ediyorum ki doğuda namus davası deyip öldürülen kadınların/kızların da sorumlusu önce dedikoduları yayan sonra da beyine veya oğluna dedikoduyu ileten eline de silahı veren yine kadınlardır.
    Bireyleri, sadece evlen-çocuk yap-ev al- araba al- çocukları okut-iş sahibi yap-evlendir-emekli ol gibi bir zincire iten de kadınlardır. Ben 10 yıllık evlilikleri boyunca 10 kere seks yapmamış çiftler biliyorum. Ya bırak onu el ele tutuşup gezmemiş karı-kocalar var. Bu mudur mutluluk? Sanmıyorum. Peki bu çiftlerde bunun nedeni kimdi biliyor musunuz? Biliyorsunuz.
    Seks yapalım denilemeyen denildiği zaman kıyameti kopartan ya da salgın hastalığa yakalanan da kadındır. Bir erkek "hadi gel beraber maça gidelim" dediği zaman "ne maçı bir yere gideceksek annemlere gidelim" cevabını alabileceği bir ülkedeyiz. Gerçi konuyu dağıtmayalım bu ayrı bir sosyal yaradır aslında.
    Kadınların kalbi olduğu gibi erkeklerin de kalbi vardır. Erkekler de hissediyor, üzülüyor, seviniyor, mutlu oluyor... Erkeklerin kalbi olmadığını düşünmeleri erkekleri anlayamamalarındandır. Hem zaten niye hep erkekler kadınları anlamaya çalışır? Niye kadınlar da "Erkekler ne ister?" diye sormaz. Çünkü kendi kendilerine cevabı bulmuşlardır. "Seks" Başka bir bok istemiyoruz zaten.
    Bir de kadınlar niye hep babalarına benzeyen erkeklere ilgi duyar ve sonrasında da hep bundan yakınır? Manyak mısınız siz kadınlar? Kafanız mı çalışmıyor? Nerden gidip buluyorsunuz aynı cins adamı? Gerçi tanıdık geldiği için kolayca yakınlık kurmaktan ileri gelebileceğini biliyorum. Ama neden farklı olmaya çalışmıyorsunuz? Neden sizden farklı, tanımadığınız bir insanla ilişki kurmuyorsunuz? Çünkü korkaksınız. (Al sana genellemeli bir yargılama.)

    YanıtlaSil
  4. Motor lakabını genelde kadınlar kullanır, bu arada. Bir erkek bir "motor" dediğiniz bir kadın bulduğu zaman onu herkese zaten reklam etmez, merak etmeyin. Ederse zaten biz ona "erkek" demiyoruz. Kadınlar hoşlanmadıkları, onlar gibi davranmayan bir kadını dedikodu kazanında kaynatır, eritir sonra da çıkartıp etiketi yapıştırır. "Motor". Öyle olsa da olmasa da karar verilmiştir. Kadınlar özgürlükten bahseder ama tabuları yıkan bir kadın olduğunda işler değişir, yapıştırır etiketi. Yahu boşanmış bir kadını "aman evine erkek girmesin" diye gözleyen akşam evine gelen kocaya onunla ilgili "haberleri" ileten kadınlardır be. Kadını boşanmasın diye ikna etmeye çalışan, korkutan da -anne-teyze-hala-bacı-kız arkadaş- hep kadınlardır. Bir kere evlendin mi razı geleceksin aynı erkeğe, o kadar...
    Ha bu arada! Hani "ben sana her şeyimi verdim" diyen, bir kere yattıktan sonra terk edilen kadın var ya, işte o kadının sorunu şu: Verebileceği seksten başka bir şeyi yok onun, dümdüz sığ bir insandır. En ufak bir duygusal kırıntı, hayata dair en ufak bir fikri, erkeği hayatında kalmasını sağlayacak en ufak bir farkı olmadığı için erkek onu terk ediyor. İlkel dürtülerinden birini ve dolayısıyla doğasını tatmin eden erkek aklıyla baş başa kalıyor ve soruyor kendine: "Bu kadın bana başka ne veriyor?" Cesaretine göre cevap veriyor, cevabına göre hareket ediyor. (Hem madem tek gecelik ilişki istemiyorsun, niye seni ilk seferden sonra terk edecek bir adamla yatıyorsun ki?)
    Hem zaten merak etmeyin, öyle kadınlar var ki, erkekleri kullanıp sümüklü bir mendil gibi ortada bırakıveren. O kadınları pek duyamazsınız çünkü erkeğin şaftı kayıyor, 3 ay kendine gelemiyor o terk edilme üstüne. Öcünüzü sağlam alıyorlar onlar. Tabii siz onları da sevmezsiniz.
    Batılı insanlar niye daha rahat bu konuda? Çünkü kültürleri bu tip şeylere açık. Kadın ve erkek ikisi de cinselliğin hayatın kaynağı olduğunu ama hayatın kendisi olmadığını biliyor. Bilmeyen de bilene karışamıyor. Dolayısıyla kadınlar ve erkekler doğal açlıklarını giderdikten sonra akli şeylerle uğraşmaya başlıyorlar.Cinsel olarak uyduğu kişiye zihinsel olarak uyuyorsa zaten ne erkek kadını ne kadın erkeği terk ediyor. Hatta öyle ilişkiler kuruluyor ki "zincirle bağlasan bu kadar sağlam olmaz" dersiniz. İlişkilerini araya maddiyat girecek ve bozulacak diye evlenmiyor bile bu insanlar. Aldatmanın ihtimali bile olmuyor. Belki de zenginliklerinin gelişmişliklerinin bir nedeni de budur.
    Türkiye'de işler nasıl yürüyor: Bir kadın ve bir erkek görüşüyorsa kesin sevgilidir, sevgili olmak gizli olması gereken bir şey zaten ona girmiyorum, evlenmeden el ele tutuşmak yeter, öpüşülmez, sevişilmez (cinsel birliktelik demedim bakın), evlendikten sonra çocuk yapın 2-3 tane. Kaç yaşındaydınız? 20? Tamam bundan sonra çocuklarınızla birlikte hem ergenliğinizi tamamlarsınız hem de siz olgunlaşırsınız. Hayırlı olsun.
    Ya bir de en son şundan bahsedeyim:
    Kadınlar aşık olmaz arkadaş. Hayır hayır olmaz. Aşık olmak isterler, aşıkmış zannederler, aşık gibi davranırlar, ama aşık olmazlar.
    Erkekler aşık olur. Hem de ne aşık olurlar. Maymun olurlar. Şair olurlar. Yazar olurlar. Aşktan köpek olurlar.
    Aşkından dağları delen, yedi düvele meydan okuyan, kulelere tırmanan, ejderhaları öldüren ne kadar hayal kahramanı varsa hepsi erkektir.
    Ne kadar beğenilen aşk şairi varsa erkektir.
    Yahu eline saz alıp bütün Anadolu'yu dolaşıp türküler söyleyen adamlara Aşık demişiz.
    Kadın şairler de vardır. Ama genelde erkek gibi hisseden erkek tipli kadınlardır bunlar.
    Erkek aşık olduğu zaman en çirkin kadını bile Kleopatra, en çirkef kadını Rahibe Teresa zanneder.
    Kadın ne yapar peki?: Erkeğin aşık olduğunu anladığı zaman maymun eder iyice onu, hayattan soğutur, katil bile eder. Zaten bu yüzden genelde erkekler aşık oldukları kadınla evlenemez. Kadın o aşkın tadını çıkartmak yerine egosunu tatmin etmeye odaklanır. Heba olur gider o aşk.

    YanıtlaSil
  5. Sonuç olarak kadınlar çok konuşmasın da zengin koca bulmaya odaklansınlar bence. Aşktan, mutluluktan, özgürlükten konuşmak yerine IQ'larını yükseltmeye odaklansınlar. Ayrıca kuzum size ne el alemin cinselliğinden?
    Genelleme yapmayı bitirdiğime göre öz düşüncemi de söyleyip olayı toparlayayım:
    Bence insanlar, kadın ve erkek hepsi, kendi erdemlerini geliştirmeye, karakterlerini yükseltmeye çalışmalı, başkalarını yargılamayı bırakmalı, zaten gelip geçici olan şu dünyadaki kısıtlı zamanımızda kendisini ve çevresindekileri tabularla kısıtlamayıp evreni ve hayatı anlamaya çalışmalıdır.
    Sevgi ve saygılarımla...

    YanıtlaSil