Bu başlığı şimdi kullanacağım hiç aklıma gelmemişti. Bu sayfayı açtığım ilk
yıl, o günlerde kaleme almayı planladığım ve aklıma kazınmış olan bir kalıptı...
Araya giren başka olaylardan mı yoksa zamanının gelmemiş oluşu nedeniyle midir
bilinmez, tam da bugüne uygun ve bir insana atfen kullanılacakmış demek ki… Hiçbir
şey göründüğü gibi değildir hayatta; bu başlık da öyle…
Hiçbir şey umduğunuz, sandığınız, tamamen dilediğiniz gibi gelişmez şu
dünyada… Daha güzel hallerde şekillenişi şaşkınlıklar içinde bıraktığında, o
büyük gücü daha fazla hissedebilirsiniz. Yeter ki kendiniz olmaya ve bu uğurda
yola çıkmaya karar verin.
Sanatın içine kendimi bütünüyle bıraktığımdan beri, aklımın bir köşesinde,
sanatçıların öldükten sonra değerlendiği yargısı yer alıyordu. Buna tam olarak inanmasam
da, beynimdeki binlerce soru işaretine birinin daha eklenmesini
engelleyememiştim. Elimde avucumda, yazmaya ve akıl ile gönlün sentezini
paylaşmaya olan inancımdan başka bir şey yoktu. Önümde uzun bir yol olduğunu söyleyenler,
cesaretimi kırmaya yüzü tutarak bıyık altından gülenler ve hiçbir gelişme
olmadan geçen uzun günler vardı…
Bir nebze faydasını görmediğimiz günlerin akışında çürürcesine ve kâh
umutla kâh kırgınlıkla beklemekte olduğumuzu sanırız. Oysa ardımızda kalan her
saniye, gelişmemize ve ilerlemememize katkı sağlayarak eskimiştir.
Ne kadar bekleyeceğimi bilmeden yayınevlerinin kapısını aşındırırken ve
kalemime bağlılık yeminleriyle sarılırken, ömrümün insanlara ulaşmaya
yetmeyeceğinden korkuyordum. Bir evlat gibi gördüğüm eserimin kaybolup
yiteceğinden, kendimi anlatamadan buralardan gideceğimden de… Bağırmak
istiyordum sokaklarda; “lütfen beni şimdi dinleyin, vakit geçmeden fark edin,
söyleyeceklerim çok önemli” diye… “Benden sonrasında da bunu yapabilirsiniz ama
ben görmek, hissetmek ve bunun güzelliğini yaşamak istiyorum!”
Ben, ölmeden önce değerlenen bir insan, bir kadın, bir sanatçı, bir yazar
olmak için yalvarıyordum. Zordu… İnandığına sıkıca sarılmak ve meraklı
bakışların menzilinde dimdik ayakta kalmak, özgüvenli duruşunu koruyarak devam
etmek ve bekleyişin uzamasına rağmen sabır göstermek; çok zordu…
Umduğumdan çabuk, hak ettiğimden geç oldu gelişmeler… Dileğim kabul oldu.
Şimdi insanlarla paylaşıma girmenin, herkesi olduğu gibi sevmenin,
yaşadığım iyi ve kötü ne varsa öğretmenin coşkusunu taşıyorum yüreğimde… Gün be
gün sevgi çemberim genişliyor. Kimilerinin “ünlenmek” olarak nitelediğini, ben
öyle o kadar basit görüp de söyleyemiyorum. Ünün gelip geçici, paylaşım ve
sevginin kalıcı olduğuna inanıyorum. İnsanlara ulaşmaya ve karışmaya devam
ederken büyüyor, zenginleşiyor, güzelleşiyorum. Yazmasaydım nasıl
tanıyabilirdim bu kadar özel insanı? Her insanın ayrı ayrı özel olduğunu, kimsenin
kötü yanlarıyla kötüleşmediğini ve içindeki iyiyi çıkarmanın bir yolu olduğunu
bu kadar çok örnekle nasıl anlayabilirdim?
Kalpten gelerek, akıl ile birleştirerek ve insaniyet namına bir hedefte
ilerliyorsanız, o beklediğiniz gün geliyor… Daha güzelleri de…
Hiç olmadık zamanlarda beklenmedik kayıplarım oldu… Asla aklıma
gelmeyecek darbeler yedim. Ama ne oldu biliyor musunuz? Daha iyileri çıktı
karşıma…
Doğa bizi yaratır, onu anladığımız ve koruduğumuz sürece kucağını açar ve
melekler de tam zamanında inerler yanımıza… Ama kanatlarıyla ama insan
kılığında…
Zaman zaman gönül borcum birikmiş insanları yazıyorum burada. Ama bilin
ki onlar buradakinden sayıca ve nitelik olarak çok fazla… Şimdi bahsedeceğim
kişi, yazarlık yolunda ilerlemekteyken karşıma çıkmış olan güzel insanlardan
sadece bir tanesi…
Birkaç yıldır uzaktan tanımama rağmen özel bir zamanda adımlarını bana yaklaştıran
bir kadının mucizevî dostluğu ile karşılaştım… Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını
kanıtlarcasına ve sanki uzun zamandan beri beni bilircesine yanımda yer alışı
inanılmaz bir hareket; kendisi ise “Seni Allah mı gönderdi?” dediklerimizden
biridir…
Tanışmak tanımak demek değildir elbet... Kimi zaman birini tanımak için
birlikte uzun bir süre geçirmeye ihtiyaç duyulmaz. Gördüğünüz kadarıyla yetinirken,
bilinç dışı bir güven oluşuverir, bilince aykırı da olmayan… Beni bu şekilde
görmüştü herhalde…
Yıllarca “arkadaş” dediklerim, kudret göstererek yaptıklarıma burun
kıvırırken; beni hayranlıkla izleyen gözlerin sahibidir Şennur Erdoğmuş… İsmi
gibi şen, ışık dolu, soyadı gibi dürüst ve oturaklı… Eğitimci kimliğinin fark
yaratan özelliklerini mütevazılıkle geri çevirdiğine bakmamak lazım. Cumhuriyetin
ilk dönemlerindeki köy enstitülerinin öğretmenlerindeki sağlam irade, disiplin
ve çok yönlü eğitme becerisine, öğretirken zenginleştirme niteliğine sahiptir. Aklıselim
ve aynı zamanda duygu yüklü, kırılgan ama bir o kadar da dik duruşlu, aktif ve
çalışkan ama kendini unutmayacak kadar da çok yönlü bir hayat felsefesinin
içindedir. Böyle insanlar kendileri gibi yüksek özelliklerdeki insanları fark
eder, değer verirler. Hem de karşılık beklemeden…
Benzer kişilik özellikleri ve edinilmiş amaçların bir araya getirdiği iki
insan olabiliriz. Bozulmakta olan dünyanın ihtiyaç duyduğu ve gitgide azalmakta
olan bir türün örneği de olabiliriz. Yüksek mertebelere erişmenin ve sevgi
çemberlerinin büyümesinin, böyle dostluklardan geçtiğini kabul etmeliyiz.
Çoğunluğun küçümseme yanılgısına düşebildiği girişimlerimiz, büyük değişimler
yarattığında birbirimizi unutmayacağımıza eminim…
Bana ve yaratımlarıma olan sonsuz inancı, kendisinden istenmeden etmekte
olduğu yardımlar ve benim için açılmasına gayret ettiği kapılar, hak ettiğim
yerlere bir an önce gelmemle ilgili ısrarı, onun hayal mi gerçek mi olduğuna
karar vermekte zorlanmama neden oluyor. Dost, anne ya da abla, inanç ortağı,
yoldaş gibi kelimelerin onu anlatmak için çok cılız kalışına aldırmadan,
tanımsızca ve benzetme yapmadan teşekkür ediyorum kendisine… Ben bile kendime
bu kadar inanamazdım herhalde…
Nasıl olduğunu bilmiyorum ama gönül gözümü görmüş bu insana teşekkürler de
azdır. Bizden çok daha büyük ve yüce bir gücün parçaları olduğumuz ve biz
istedikten sonra bir araya gelişimizin, getirilişimizin çok kolay olduğu
yönündeki hissiyatımı doğrulayan insanlardan birisi… Şennur, belirli hedeflerin
belirsiz zamanlarında geliveren, eksik kalmış parçalardan biri gibi… Peki, onu
gönderen kim dersiniz?
Gönderene de kendisine de şükürler ve teşekkürler olsun. Bir insan daha
kazandı hayatım ve biraz daha anlamlandı…
Burada anlatmakla bitirmesi ve kelimelerle ifade etmesi hiç kolay değil… Olsa
olsa bir özet olur bu ifadeler sadece…
Ama teşekkürlerim sana gelsin şimdi buradan;
Benim kıymetimi BEN HAYATTAYKEN bilenlerden olduğun için,
Beni, BEN ÜNLÜ OLMADAN ÖNCE başarılı kabul ettiğin ve kalitemin farkında olduğun için,
Mesleğime gösterdiğin saygı için,
Emeğime emeğini kattığın için,
Benimle birlikte yürüdüğün için,
Gözün kapalı, altıncı hissinle bana güvendiğin için,
Güzel olan ne varsa, bana yakıştırdığın için,
Ve daha burada sayamayacağım pek çok şey için…
Eğer toparlamazsam bir kitaba dönüşecek seni yazmak, o yüzden kısa kesmek
durumundayım.
Beni kendi isteğinle herkese tanıtmaya, tanıştırmaya çalışman,
fikirlerimi yansıtmaya, becerilerimi övmeye gönüllü olman ve çoğu zaman beni
benden çok düşünmen, bir sihir gibi benim gözümde… Anlatması zor, muazzam bir
inancın var bana…
Eğer bir gün gerekirse,
Kadife gibi sesinle, beni bana anlattığın gibi anlat insanlara Sevgili
Şennur… Bu bir temenni ya da veda değil. Ama bazen korkuyorum bu dünyada fazla kalamamaktan.
Tüm iyi niyetime karşın, bana göre bir yer olmadığı için erken ölmekten
korkuyorum. Oysa daha yapmam gereken çok iş var. Eğer ki gidersem, yazarken
nasıl çalkalandığımı ve insanlara kendimden fazla değer vermekten
vazgeçemediğimi, yıpranmakta olan yüreğime nasıl yamalar yaptığımı anlat onlara…
Sen bunları ben davet etmeden gönlüme girip görmüş olanlardansın çünkü… Sistemin
bizi nasıl zorladığını, kalitemizin ve üstün özelliklerimizin reklâmını yapmanın
yüzümüzü kızarttığını ve bu durumda kalışımıza ayak dirediğimizi, herkesi
anlamaya çalıştıkça nasıl yorgun düştüğümüzü ve buna rağmen inandıklarımızdan
vazgeçmediğimizi, etrafta çamur yığınları varken kirlenmemek için çırpındığımızı,
yine de değerimizi görmeyecek kadar körleşmiş insanların gözünü açmaya
çalıştığımızı anlat…
Gönlüm burada kalmaktan ve güzellik yaymaktan yana… Umarım gücüm, ömrüm
ve tekâmülüm yeter de daha senin gibi nice özel insanlar tanırım…
Sevgili Arkadaşım
YanıtlaSilGünümüz Türkiye'sinde ve hatta dünyanın çoğu yerinde; bilgi birikimi olan kişiler yanlış gidişatı "Bakalım Bu İş Nereye Kadar Gidecek, Nerede bu yozlaşmış kişiler kafalarını duvara vuracaklar" diye karşıdan seyrederken sen ve senin gibi cesur kişilerin böyle etrafa ışık vermeye çalışmaları inan çok takdir edilecek bir durum. Bu lafı artık çok sevmesem de "Daha çok yapacak işin var" demek istiyorum. Sakın bir yere gitmiyi bile düşünme. Çünkü düşüncenin belli bir gücü olabilir.
En yakın zamanda görüşmek üzere.
Emre Bayar
Takdirin için çok teşekkür ederim, şimdilik buradayım sanırım :)
Sil